Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

özlem

özlem
@Agustosmevsimi
Hoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen. Merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen. • Şeyh Galip youtu.be/OO0blZAZZjw Filistin, işgal edilmiş zihinlerin meselesi değildir. İnsanlığın Meselesidir.
Erzurum
25 Ağustos 1918
2252 okur puanı
Haziran 2017 tarihinde katıldı
(...) Türklerin asil ve büyük bir millet olduğunu söylüyor. Şaşırmamak elde değil, neredeyse dünyanın öbür ucundayız ve Türkiye'nin buralarda çok büyük bir ülke olarak görülmesi, tanınması, bilinmesinden onur duyuyoruz. Yaşlı kadına teşekkür ediyoruz, ayrılmadan önce bizden bir isteği olup olmadığını soruyoruz, aldığımız cevap bizi tam şok ediyor; "Bana bir Türk bayrağı gönderin..."
Sayfa 118
Reklam
Şehirde müthiş bir nem var. Gezilecek gibi değil. Şehir müzesini geziyoruz. İlgi çekici bir şey yok. Tabiat müzesine giriyoruz. Tabiat müzesinde altmış yaş civarındaki görevli kadın oldukça meraklı, hangi ülkeden olduğumuzu soruyor; Türkiye dediğimizde, kadının bir anda çığlık atar gibi "Kemal Atatürk Potomki " yani " Kemal Atatürk'ün Çocukları" demesi, bir anda içimi serinletiyor. Bambaşka bir duygu selini yaşıyorum, evet Mustafa Kemal'in çocuklarıyız ve onun gösterdiği yolda, hiç bilmediğimiz yabancı ellerde kendi kökenlerimizin izlerini arıyoruz.
Sayfa 118 - 28 Haziran 2006 Çarşamba - Lena Yazıtları
Hava daha karanlık değil, caddeler sokaklar insanlarla dopdolu. Otelin yakınındaki kafede isli balık yiyoruz. Meraklı birkaç bakışla tanışıyoruz, masamıza geliyorlar. Türkiye'den geliyoruz dediğimizde, yüzlerindeki ifade değişiyor, heyecanlarını okuyorum. "Biz önceki dünya kupası maçlarında Türkiye ile uyuduk uyandık, bütün Buryat Türkiye'yi tuttu maçlarda. Dünya üçüncüsü olduğunuzda, konvoylar yürüdü burada. Bu dünya kupasında olmamanıza çok üzüldük..." Biz hayret ve heyecan dolu gözlerle bakarken dört Buryat bir anda tempo tutuyor; " Türkiye... " diye, bütün kafe bize bakıyor. Türkler, bu coğrafyanın kaderinde ne kadar derin izler bırakmışlar ki onlar Türkiye'yi biliyorlar ve Türkiye'yi çok seviyorlar.
Sayfa 117 - Ulan-Ude /Rusya - 2006 Dünya Kupası

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Geyiğin olmadığı hiçbir kaya resmi alanı yok, geyik ve dağ keçisi ortak figür. Geyik ve dağ keçisi, hayatın devamlılığını sağlıyor, beslenme kaynağı, bunun için de kutsanıyor. Bütün resimler doğuya bakiyor yine, güneşe karşı.
Sayfa 115
Bayanhongur Şatırçulu'da yer alan Türk mezarlarının başında, kül rengi gökyüzüne bakıyorum. Bulutlar kararıp açılıyor durmadan, geyik taşlar renkten renge bürünüyor. Bazen kayboluyor taşlardaki kavisler, bazen de güneş gibi parlıyorlar. Ata ruhlarımızın sevinci gibi görüyorum ışıltıları. Mezar taşlarında yazı yok, demek ki yazıdan çok önce dikildiler ve bu da yaklaşık MS 300 ile MÖ 2000 arasında bir tarih.
Sayfa 102 - Moğolistan/Geyik Taşlar
Reklam
Halkların tarihinde kendine karşı duyulan kin nadiren bu tarz aşırı noktalara varmıştır. Dünün o görkemli yaratıcılarının torunları, uygarlıklarının itibarını yükselteceklerine; matematik, mimari, tıp veya felsefede insanlık serüvenine yaptığı katkının altını çizeceklerine; çağdaşlarına Kordoba'nın, Granada'nın, Fas'ın, İskenderiye'nin, Sirte'nin, Bağdat'ın, Şam'ın veya Halep'in parlak devirlerini hatırlatacaklarına, emanetçisi oldukları mirasa layık olmadıklarını gösteriyorlar. Hatta uygarlıklarının aleyhinde olanları haklı çıkarmak istercesine, o uygarlığa aşık olanların yüzünü sanki bilerek kızartıyorlar.
Sayfa 60
Zaferin şenliğinden çok dersi gerek..
Bağımsızlık kazanıldığından beri, özellikle de son otuz kırk yılda, büyük devlet adamı vasfına sahip yönetici fazla çıkmadı.
Sayfa 49
Esaretin dili aynı..
1. Dünya Savaşı'ndan sonra Osmanlı İmparatorluğu dağılmaya başladığı sırada, Maruni Kilisesi'nin liderleri kendi topraklarının Fransız mandası olması ve kendilerini evlerinde hissedebilecekleri yeni bir devletin sınırlarını Fransa'nın çizmesi için uğraşmışlardı. Bugünkü sınırları içindeki Lübnan böyle doğmuştu.
Sayfa 45
(...) Kahire yangınıda alttan alta birikmiş muazzam öfkenin göstergesi değil miydi? Yıllar geçtikçe bölgenin birçok ülkesinde benzer nedenlerle başka birçok kızgınlık patlaması yaşanacaktı.
Sayfa 42
Reklam
Görüşmeler başladı, teklifler ve karşı teklifler ileri sürüldü, bitmek bilmeyen müzakerelerden en küçük bir sonuç çıkmadı. Sonunda canına tak diyen Mısır hükümeti, Ekim 1951'de Meclis'ten anlaşmayı tek taraflı fesheden bir karar çıkardı ve İngilizlere as­kerlerini en kısa sürede çekmelerini bildirdi. Bu tavrı coşkuyla karşılayan
Sayfa 27
Aydınlanma çağının Fransız filozofları ülkelerinin toplumsal düzenini ve monarşisini kastederek, "Ölçü güllerin belleğiyse, bir bahçıvanın öldüğü asla görülmemiştir" diye iç geçiriyorlardı. Bugün biz düşünen güllerin ömrü giderek uzuyor ve bahçıvanlar ölüyorlar. Bir yaşamlık süre ülkelerin, imparatorlukların, halkların, dillerin, uygarlıkların yok olduklarını görmeye yetiyor.
Sayfa 11
Başlarken..
Ölmekte olan bir uygarlığın kucağında sağlıklı bir bebek olarak doğdum ve ömrüm boyunca etrafımda onca şey harap olup gider­ken övünecek bir şey yapmadan, suçluluk da hissetmeden, hayatta kalma duygusuyla yaşadım; geçtikleri sokaklarda bütün duvarlar yıkılırken yine de sağ salim kurtulan ve sonra, arkada bıraktıkları koca kent bir moloz yığınından ibaret kalmışken, giysilerindeki tozları silkeleyen film kahramanları gibiydim.
Sayfa 11
8,7bin öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.