Konfüçyüs, dil ve ülke yönetimi arasında doğrudan bir ilişki kurmaktadır. Ona "Bir ülkeyi idare etmeye çağrılsaydınız ilk iş olarak ne yapardınız?” diye sorduklarında şöyle cevap vermiştir: "Önce dili düzeltirdim. Dil düzgün olmazsa, kelimeler düşünmeyi iyi anlatamazlar. Düşünceler iyi anlatılmazsa, yapılması gereken şeyler iyi yapılamaz. Gereken yapılamazsa, ahlâk ve kültür bozulur. Ahlâk ve kültür bozulursa, adalet yolunu şaşırır. Adalet yanlış yola saparsa, halk güçsüzlük ve sarhoşluk içine düşer. Ne yapacağını, işin nereye varacağını bilemez. Bu sebeple söylenilen söz doğru söylenmelidir. Hiçbir şey bunlardan dolayı dil kadar mühim değildir"
Uzun yaşamış bir mezar kazıcıya:
Ömrün boyu mezar kazdın, yer altında şaşılacak ne gördün? Diye soruldu.
Mezarcı;
"Sana şaşılacak olanı söyleyeyim. Azgın nefsim yetmiş yıldır mezar kazdığımı gördü de bir gün bile arzusu ölmedi" dedi...
"İstenildiği gibi olan ya da olmayan şeylere üzülmekten o kadar zaman harcıyoruz ki treni kaçırıyoruz. Hayat kendi yolunu bulur ve her şey olacağına varır. Sadece yaşa ve bırak olsun gitsin. "