Bir terzi, Şeyh Bin Abdüsselam'a sorar;
"Ey Şeyh, ben haçlılara elbise dikiyorum, onların zulmüne ortak olur muyum?”
Şeyh cevap verir;
"Hayır sen zulümlerine ortak olmazsın . Sana iğne iplik satan zulme ortak olur, sen zalimin ta kendisi olursun."
Peygamber Efendimiz (sav)
"Müslüman, Müslüman'ın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu yardımsız bırakmaz ve onu hor görmez." buyurmaktadır.
Dünyanın neresinde olursa olsun zulme sessiz kalmak, mazluma, masuma el uzatmamak, bu nebevi öğretiden mahrum kalmaktır.
1186'da Mısır, Suriye, Kuzey Mezopotamya ve kısmen Filistin'de olmak üzere güçlü bir devletin başına geçen Selahaddin Eyyûbî, Kudüs'ün fethi için gece gündüz düşünüp ızdırap içinde kıvranır. Bu büyük fethin gerçekleşmesi için yemin edip var gücünü ortaya koyar ve gönlünün derinliklerinden gelen bir büyük azimle der ki: "Kudüs işgal altında iken nasıl olur da bir Müslüman gülebilir? Kudüs işgal altında iken nasıl olur da bir Müslüman rahat yemek yiyip, rahat su içip, rahat uyku uyuyabilir? Böyle bir şey mümkün mü?
DÂVÂSI-DERDİ OLAN KAHRAMAN OLUR
İnsan, yüreğinin uzanabildiği ölçüde büyük adamdır. Sadece kendi derdine ve menfaatine kilitlenen kimsenin çapı, kendi küçük dairesi kadardır. İnsan bu daire içerisinde yaşar ve ölürse, küçük bir adam olarak yaşamış ve öylece de ölmüş olur. Büyük kahramanlar ise kendilerini aşmış kimselerdir.
Acem erenleri de şöyle demişler:
Biz her gece seher vakti yâri özler gideriz
Fakat gidişimizi kendimizden bile gizleriz
Yâr ilinde akıl ve can yüktür, perdedir aramızda
Akıl ile canı terkeder aşkın izinden yürür gideriz