Büşra

Büşra
@Busrabetul
44 okur puanı
Ekim 2016 tarihinde katıldı
"Anne-Babalararın, çocuklarının beyinlerini ve kalplerini işlemeden kendi haline bırakmaları, akla ve vicdana uygun değildir. Hatta böyle bir ihmal, ahlâksızlıktır, cinayettir. Çünkü çocukların iyi terbiye görüp görmemesi meselesi, yalnız anne-babayı ilgilendiren bir mesele olmayıp, aynı zamanda toplumu ve devleti de ciddi bir şekilde ilgilendiren hayati bir meseledir."
Sayfa 80
Reklam
"Yazdığınız şeye inancınızı asla yitirmeden, sabır ve kararlılıkla yazarak yazar olunur."
Sayfa 37 - Can Yayınları
"Fakat zaman, gerçek sahiplerinden alınınca ölüyor. Her insanın kendisine ait belli bir zamanı vardır. Ve bu zaman da yalnızca onda kaldıkça canlıdır, yaşar."
Sayfa 171 - Kabalcı Yayınları

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
"Kayıktaki insan evrenin sonsuzluğu karşısında bir hiç olduğunu çok iyi anlıyordu. Ama insan düşünürdü, düşüncesiyle denizin ve göğün yüceliğine erişirdi. Ve yüce düşüncelerinde, doğa güçleriyle evrenin derinliği ve yüksekliği ile bir tutardı kendini. İşte bu yüzden insan, yaşadıkça, deniz kadar, gökyüzünün sonsuzluğu kadar yüce ve güçlü olacaktır. Çünkü düşünceler sonsuzdur. O öldüğü zaman, bir başka insan onun düşüncelerini daha ileriye, sonra bir başkası ondan da ileriye götürecek ve bu, sonsuza kadar böyle sürüp gidecektir."
Sayfa 109 - Ötüken Yayınları
"Kutsal metinleri ve duaları da unutmadı, çünkü yüreklerde umutsuzluk ve sıkıntıya yer bırakmamak lazımdı. Bu ıssız bölgelerde hiçbir şey bundan daha tehlikeli değildir. "
Sayfa 40 - Türkiye İş Bankası Yayınları
Reklam
“Yalnız cismim değil, ruhum da, aralarında bir uyuşma olmaksızın, kalbimde sürekli zıt gidiyorlardı. Garip bir dağılma ve bölünmeden geçiyordum sürekli. Bazen bir şey düşünüyor, buna kendim de inanmıyordum. Bazen içimde kendime karşı bir acıma duygusu belirliyor, ama aklım ayıplıyordu beni. Birisiyle konuşsam, bir şey yapsam, türlü konularda söze karışsam; gönlüm başka yerde oluyordu, aklım başka yerde ve ayıplıyordum kendimi. Dağılan, çözülen bir kitleydim ben. Sanki ben hep böyleydim, böyle de kalacağım. Acayip, biçimsiz bir karışım.”
Sayfa 52 - Yapı Kredi Yayınları
"İki insan birbiriyle tam bir uyum içinde yaşarsa, konuşmadan ya da yarım sözcüklerle bile anlarlar birbirlerini."
Sayfa 99 - Ötüken Yayınları
"Sevgisini saygıyla, sessiz, bir türlü dile getirilemeyen, suskun bir hayranlıkla ifade edebiliyordu."
Sayfa 209
"İçine daldığımız bir savaşta kendi aleyhimize hüküm vermemiz oldukça zor. Ama savaş bitince, her şey geçmişe gömülünce, olanlar uzaktan görünür bize ve zaman geçtikçe üzerinden, daha açık durur karşımızda gerçekler. Bu takdirde geçmişteki benlikten sıyrılabiliriz ve kendi aleyhimize gerçekçi hükümler verebiliriz."
Sayfa 43
"Kimisi savaşacak, kimisi yönetecek, kimisi dua edecek; uygar devletin hayranlık veren, eşi benzeri görülmemiş harikalarının, sonu gelmemecesine, tekrar tekrar kanlı iskeletleri üzerinde yükseldiği tüm diğer insanlarsa büyük ıstıraplar içinde sürekli çalışacak. Mağaradaki kitapları yok etsem de aynı şey; kitaplar olsun veya olmasın, içlerindeki eski gerçekler tekrar keşfedilecek, eski yalanlar tekrar devreye girecek, orada yazılan yaşantılar tekrar yaşanıp sonraki kuşaklara aktarılacak. Ne faydası var?"
Sayfa 60 - Türkiye İş Bankası Yayınları
Reklam
"Gençlikle yaşlılık arasında bir çekingenliğin hüküm sürmesi, hayatın tuhaf ve adeta acı verici yanlarından biriydi. Gençlik, yaşlılıktan çekiniyordu; çünkü onun vakarından kendi taptaze yaşam tarzına herhangi bir anlayış beklemiyordu; yaşlılıksa gençlikten çekiniyordu, çünkü ona ruhunun en derinlerinden hayranlık besliyor, ama bu hayranlığı istihza ve sahte bir tenezzülün arkasına saklamayı kendi vakarına borç biliyordu."
Sayfa 34 - Can Yayınları
Sahte tavırlar, yalan davranışlar, yalan sözlerle geçen hayattan ne zevk bulunabilirdi? Hiç, değil mi?
Sayfa 208 - Bordo Siyah Yayınları
"Düşün ki her an ben değişiyorum, her an sen değişiyorsun, buna rağmen birbirimizi nasıl tanıyabiliyoruz? Bu kaçan benliklerimizi birbirimizde aramak tecessüsü olmasaydı bir saniye konuşabilir miydik?"
Sayfa 136
"Hiçbir hareketimin gayesinden tam bir saadet beklemiyordum. Hayattan aldığımız her zevki ona muadil bir ısdırapla ödediğimizi bildiğim için, hiçbir şeyden yüzde yüz saadet ümit etmiyor ve yüzde yüz felâketten korkmuyordum. Bunun İkisi de imkansızdır. Çünkü ruhî varlığımız hazla kaderin muvazenesine istinat eder, işte en büyük adalet ve müsavat!"
Sayfa 49
198 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.