Ne yazık ki genel Türk Tarihimiz işlenirken yenilgiler - en azından diğerleri kadar-önemsenmeyip hasır altı edilmeye çalışılınıyor. Bu bir Japon atasözüyle taban tabana zıt: Zaferden az yenilgiden çok şey öğrenilir. Kazanılan zaferler halihazırda bir çok doğru şeyin, kazanımın, siyasetin bir araya gelmesiyle oluştuğundan onlardan ders almak çok çok zordur. Mamafih yenilgiler de bir dizi hata, düzeltmemiz gereken algı ve olgunun bileşenidir. Bu noktada bizlere düşen yenilgilerimizi "kara leke" diye örtmek saklamak değil aksine onları gerekli ders alınana kadar sürekli dile getirip göz önünde tutmaktır. Eser izlenen yanlış stratejilerden bahsettiğinden ordunun her kademesini, eğitimin, niteliğin ne kadar önemli olduğunu anlattığından gençleri alakadar ediyor.
Ali İhsan Sabis Bey, Balkan Harbinde mağlubiyetimizin siyasi, askeri, sosyolojik sebeplerini çok dobranca işlemektedir. Harp sırasında muhalefetin halen hükümet aleyhine faaliyetler yürüttüğünü, bunun hiç bir ülkede böyle olmadığını söyler. Balkan İttifakına giden uzun yolda yaşananların hiç bir diplomatımızın ilgisini çekmediğinden, hükümetin orduca daha müşkül durumda olmamıza rağmen görüşmeleri uzatma yoluna gitmeyip sanki biz üstünmüşüz gibi rest çekmesinden yakınır. İzlenen askeri politikaların yanlışlığından bir asker olarak dem vurur ve ne yapılması gerektiğine dair tezler geliştirir, bunların harp döneminde nezarete de takdim edildiğini fakat kabul olunmadığını da ekler. Yıllarca çürüyen ve onarılmayan, geliştirilmeyen donanmamızın son dönem Osmanlı bürokrasisi üzerine çökmüş olan miskinlik sebebiyle geliştirilmediğini, bizden kat ve kat küçük olan Yunanistan ile kıyaslandığında düştüğü acınası durumdan bahseder. Özellikle Milletin Kusurları adlı bölümde sert değerlendirmelerde bulunarak topluma ateş püskürür. Yapıttaki çıkarımların, sorunların bazılarının yüz yıl aşıp günümüze kadar gelmesi ona ayrı bir değer katıyor.