Günün birinde öleceğini düşüncesini aklından tamamen silebilirsen, mesafelerin ve sürelerin bir önemi kalmıyor ve istediğin yeri anında verebiliyorsun. böyle bir gerçek varken ışınlamayı icat etmeye ne gerek var
Nerede olursak olalım annemizin yanına gitmemiz gerekiyordu. herkes annesinin dizinin dibine vardıktan sonra ayakta kalanlar bütün bu olup bitenler için sorumlu tutulacaktı, sonsuza kadar
Yaşanmış olanlarla asla yaşanmayacak olanlar yıkılmış binalar gibi birbirlerini okşayıp duracaklar asıl sınırı tezatlarla yanılgılar arasında çizeceksin eğri büyülü olmasını aldırmadan.
Hayatta atacağımız bir sonraki adıma karar verirken öncelikle hafızamızda kalan tecrübelerden yola çıkıyorsak eğer, en çok yaşadığımız travmalara yedigimiz darbelere göre karar veriyoruz demektir bu kadar korkak olmamızın sebebi de bu olmalı
Çünkü gerçekçi bir karar verebilmek için sadece olasılıkları değil onların gerçekleşmesinden beklenen kazançları ve gerçekleşmemesinin getireceği kayıpları da dikkate almalıyız