Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Allahın funny bi kulu

uyanmanın bedeli serapları fedadır uykuyu tadayım dersen kâbusa dalmak pahasına..." -İsmet ÖZEL
Reklam
Herhangi bir zâlimin zulmünü ve âsinin mâsiyetini bilirse, kalbindeki sevgisini ondan ayırmalıdır. Bu, onun için vâciptir. Zira kusurlu bildiği herhangi bir şeye insanın meyli olmaz. Zulüm ve mâsiyet ise en büyük kusurdur. Çünkü bir insan, diğerinin günâhından gâfil olabilir. Fakat bildiğine göre gaflet diye bir şey kalmaz veyâ mâsiyete rızâ gösterir, bu da olamaz. Çünkü mâsiyete rızâ, mâsiyettir. Yâhut isyânını hoş karşılamaz. İşte yapacağı, onun isyânını kerih görmektir. Herkesin Allahü Teâlâ'ya karşı işlediği cinâyeti, kendine karşı işlenmiş bir cinâyet gibi kabul etmeli, onu sevmemelidir. Şâyet "Sevmek ve sevmemek insanın ihtiyârında değil, irâdesi dışındadır. Buna göre bunu sevmek vâcip, şunu sevmemek vâcip, nasıl denebilir?" dersen deriz ki: “Hayır, öyle değildir. Sevgilisinin hoşlanmadığını sevmemek, tabiat iktizâsıdır." (Zâten sevgi makamı bununla tamamlanır). Allah'a karşı yapılan isyânı kerîh görmeyen, Allah'ı sevmemiş sayılır. Allah'ı sevmeyenler ise onu bilmeyenlerdir. Allah'ı bilmek vâcip, Allah için sevmek ve Allah'ı sevmek de vâciptir. Allah'ı seven de onun sevdiğini sever, sevmediğini sevmez.
Sayfa 495Kitabı okudu
Süfyân-ı Sevrî'ye sormuşlar: -"Bir zâlimi, çölde susuzluktan ölüme mahkûm olmuş görürsek ona su verelim mi?" Süfyân: -"Vermeyin, bırakın ölsün. Çünkü ona su verip onu hayâta kavuşturmak, yapacağı zulümde ona yardımcı olmaktır." dedi. Diğerleri ise ölmeyecek kadar su verilir. Başka hiç bir sûretle tarafına bakılmaz, demişlerdir.
Sayfa 490Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Peygamber Efendimiz Aleyhisselâm şöyle buyurdu: "Emirlerin hayırlısı, ulemanın ayağına; ulemanın şerlisi, emirlerin ayağına gidendir."
Sayfa 483Kitabı okudu
Resul-i Ekrem (s.a.v) zalim zalim emirleri anlattıktan sonra şöyle buyurdu: "Onları inkâr edip onlarla mücâdele eden kurtulur. Onlardan uzaklaşan selâmet bulur veyâ selâmete yaklaşır. Dünyalıklarında onların arasına katılıp, onlarla düşüp kalkanlar da onlardandır." Çünkü mücâdele etmeden yalnız onlardan uzak kalmak, belki insanı mesûliyetten kurtarır. Fakat onlarla mücâdeleyi terkettiği için, nâzil olacak umûmî belâ dışında kalamaz.
Sayfa 482Kitabı okudu
Reklam
Asâkirin Enes bin Mâlikten «radıyallahü anh» bildirdiği hadîs-i şerîfte: «Bir kimse Allah rızası için bir mü'minin işini görse, dünyanın ömrü kadar, ki yedi bin yıldır gündüz oruç tutmuş ve gece kılmış kadar sevab verir» buyuruldu.
Sayfa 224Kitabı okudu
Dünya işlerinde kendinden yükseklere, âhıret hususunda kendinden aşağılara ve fasıklara bakmamalıdır. Âhıret işlerinde sâlihlere ve zâhidlere bakıp ibâdete gayret etmelidir. Dünyaya âit mes'elelerde fakîrlere ve miskinlere bakıp Allahü teâlâya şükretmelidir.
Sayfa 216Kitabı okudu
Gözün bir başka âfeti daha vardır ki, ona göz değmesi denir. Ehli sünnet mezhebinde, göz değmesi vardır. Hırs ve beğenme ile bakıp Allahü teâlânın ismini anmasa, Allahü teâlâ bir zehir yaratır ve Allahü teâlânın izni ile haktığı şeyi, o zehir sebebiyle helâk eder. Deveyi tencereye, insanı kabre koyar. Taşı parça parça Bir kimse bir mezarlığa gitse, şu ölülerin çoğu göz değmesinden ölmüştür diye yemin etse, doğrudur.
Sayfa 215Kitabı okudu
Söylemesi günah olan şeyi dinlemek de günahdır. Dinliyen söyliyenin ortağıdır buyuruldu. Söz günah ise, günah da ortak olur. Söz iyi ise, iyilik de ortak olur.
Sayfa 209Kitabı okudu
Afveden mü'minleri ve mü'minlere iyilik edenleri Allahü teâlâ sever ve onlara ikram ve ihsân eder. Sana iyilik yapana karşılık senin iyilik yapman normaldir. Esas iyilik, sana kötülük yapanlara senin iyilik yapmandır.
Sayfa 203Kitabı okudu
Reklam
Şu insanların haline ne kadar şaşılır ki dünya işlerinde tevekkül etmezler. Âhiret işlerinde çalışmayı ve tâati terkedip tevekkül ediyoruz. Halbuki Allahü teâlâ kul- lara dünya işlerinde tevekkül etmeyi âhiret işlerinde ise çalışmayı emretmiştir. Însanlar bunun tersini yapıyorlar. Dünya lâzımdır deyip mal toplamaya, ambarları doldurmaya çalışırlar. Âhiret hususunda, Allah kerîmdir deyip tembellik ve gevşeklik gösterirler.
Sayfa 200Kitabı okudu
Hazret-i Ali bin Ebi Tâlibden «radıyallahü anh» söyle bildirildi: Allahü teâlânın ihsan edeceği ve vereceği rızkı başkasından mı istersin, işlerin neticelerinden ve ömrün tükenmesinden korkmayıp emîn olursun. Bir müşrik olan sarraf kâfir rızkına kefîl olsa kanaat edip razı olursun, Allahü teâlânın: «Yer yüzünde rızkını Allahü teâlânın vermediği bir hayvan yoktur.» âyet-i kerîmesi gereğince insanlara ve diğer canlılara rızık vermeği üzerine alan Allahü teâlânın kefîl olmasına kanaat etmezsin. Ne kadar kötü bir îtikadın ve ne kadar bozuk idrâkin vardır. Sen tıpkı Kur'ân-ı Kerîmin âyetlerini tasdik etmeyen ve, hakka inanmayan insan gibisin. Kalbinde îman varsa da zaiftir. Yakînin kalmamış, hak yolundan ayrılmışsın sözleri burada bitti.
Sayfa 200Kitabı okudu
Suâl: Kullar için sebeblere yapışmak lâzımdır ve hikmet böyle iktizâ eder denirse, Cevap olarak deriz ki, evet sebeblere yapışmak lâzımdır. Fakat Allahü teâlâya güvenmek farzdır. Sebeb dedikleri şey var etmeye ve vermeye kadir değildir. Sebeblerin de sebeb olması Allahü teâlânın dilemesiyle ve yaratmasıyladır. Yaratmak ise ancak Allahü teâlâya mahsustur. Allahü teâlâ sebebsiz de verebilir. Fakat sebeblerle vermeyi âdet etmiştir. Meselâ evlenmeyene çocuk vermez. Fakat vermeye kadirdir. Hazret-i Âdem'i ve Havvayı yaratması böyledir.
Sayfa 199Kitabı okudu
24,3bin öğeden 24bin ile 24bin arasındakiler gösteriliyor.