Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Remziye Baytar

Remziye Baytar
@Eyizmerrrr
Sıkı Okur
instagram.com/remziye_baytar?... Madem yanlış, neden bu kadar doğru? ️ #231027271 #228770459
Felsefe Öğretmeni MEB
Akdeniz Üniversitesi Felsefe Anadolu Üniversitesi Fotoğrafçılık ve Kameramanlık
Batman, 1990
1472 okur puanı
Haziran 2021 tarihinde katıldı
Bilgiyi sevenler, bedenlerine yapışarak ona sımsıkı bağlanan, gerçek varlıkları kendi imkânlarıyla değil de bir hapishanede bulunuyorlarmışçasına bedenlerinin aracılığıyla algılamaya zorlanan ve mutlak bir cehalet içinde bulunan ruhları felsefenin denetimine geçtiğinde, bu korkunç hapishaneyi arzularının inşa ettiğini ve bizzat hapsedilen kendilerinin bu bağları daha da sıkılaştırdığını görürler. Bilgiyi sevenler, bu durumda bulunan ruhlarını ele geçiren felsefenin, ruhlarını tatlı tatlı teselli ettiğini, görme, duyma ve diğer duyular aracılığıyla edinilen bilgilerin aldatıcı olduğunu söyleyerek onu kapalı kaldığı hapishaneden kurtarmaya çalıştığını bilirler. Felsefe, ruhu kesin ihtiyaç duymadığı sürece duyulardan uzak durmaya, kendisinden başka kimseye güvenmemeye ve gerçek varlıkları sadece kendisinin algılayabileceğine ikna ederek dikkatini toplamasını, kendi içine yoğunlaşmasını teşvik eder. Aynı şekilde, kendisi görünmeyen ve düşünce yoluyla kavranabilen şeyleri algılayabilirken, diğer duyularla incelendiklerinde faklı durumlarda, farklı şekiller alabilen şeyleri, duyularla algılanabilir ve görünür oldukları için gerçek kabul etmemesini söyler. Gerçek bir filozofun ruhu, böyle bir kurtuluşa karşı gelmemesi gerektiğine inanarak zevklerden, tutkulardan, keder ve korkulardan uzak durur. Bu zevk, keder, korku ve tutkuların aşırılıkları sonucunda, sadece böylesi durumlarda başa gelmesi beklenebilecek hastalanmak ya da varını yoğunu tutkuları uğruna saçıp savurmak gibi felaketler dışında, bütün felaketlerin en büyüğü ve en kötüsü de başına gelebilir.
Sayfa 126 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Reklam
ruhlarına özen gösteren ve önemsemediklerinden bedenlerini hiç düşünmeyip onun için yaşamayanlar, bedenlerine tutkun olup nereye gittiklerini bilmeyenlerle aynı yolu takip etmezler. Felsefeye ve onun kazandırdığı arınmayla bedenden kurtuluşa aykırı davranmamaları gerektiğinin bilincinde olarak felsefeye yönelirler ve onun işaret ettiği yolu tutarlar.
Sayfa 126 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Ancak tanrılar katına yükselmek felsefe yapmayanlara ve fani dünyadan ayrılırken tamamen arınmayanlara yasaktır, bu sadece öğrenmeyi sevenlerin hakkıdır. İşte bu yüzden dostlarım Simmias ve Kebes, hakkıyla filozof denmeye layık olanlar bedenin tüm arzularından uzak dururlar, onlara karşı koyup teslim olmazlar. Ne maddiyata düşkün çoğu insan gibi servetlerini yitirip yoksul düşmekten, ne de mevki ve şöhret tutkunları gibi itibar ve mevkilerini yitirmekten korkarlar. Onlar bu tür arzulardan uzak dururlar.
Sayfa 123 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Anlaşıldığı kadarıyla, bir şeyi görme, duyma ya da diğer duyulardan biriyle algılayıp, onun algılanan şeye benzeyip benzememesinden bağımsız olarak, unutulan başka bir şeyle yakınlığı olduğunu düşünmek bize makul görünmüştü. Tekrar ediyorum, sonunda iki şıktan biri geçerlidir. Ya kavramların bilgisine sahip olarak doğuyor ve onları yaşadıkça muhafaza ediyoruz ya da doğduktan sonra öğreniyoruz ve bu durumda daha önceden bildiklerimizi anımsamaktan başka bir şey yapmıyoruz. Bu durumda öğrenme anımsamadır.
Sayfa 115 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Öte yandan, bu bilgiyi doğmadan önce edindiğimizi ve doğarken yitirdiğimizi varsayalım. Devamında duyularımızın yardımıyla, daha önceden bildiklerimizi yeniden elde edersek, "öğrenmek" adını verdiğimiz şey, bize ait olan bilginin tekrar kazanımı olmaz mı? Buna, "yeniden anımsamak" dersek doğru adlandırmış olmaz mıyız?
Sayfa 115 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Reklam
Ama mübarek Simmias, küçüğünü verip büyüğünü alarak, para alışverişi yapar gibi hazları hazlarla, acıları acılarla ve korkuları korkularla değiş tokuş etmek, belki de ahlaka o kadar uygun değildir. Aslında başka her şeyle değiş tokuş edilebilecek tek alışveriş birimi belki de sağduyu olmalı. Yiğitlik, ölçülülük, adalet ve genel olarak gerçek erdem, onunla ölçülmeli ve onunla alınıp satılmalı. Hazlar, korkular ve onların benzerleri, ister eklenmiş, ister çıkarılmış olsun erdem, ancak sağduyuyla birlikte var olabilir. Bunlar sağduyudan ayrılıp kendi aralarında değiş tokuş edilmeye başlarsa, bu şekilde tanımlanan erdem, korkarım içinde hiçbir gerçek ve sağlıklı unsur barındırmayan ve sadece kölelere yakışan bir göz yanılsaması olur. Gerçekse tam tersine, böylesi tutkulardan bir tür arınmadır ve belki de ölçülülük, adalet, yüreklilik, hatta sağduyu bile aynı şekilde birer arınma türüdürler.
Sayfa 104 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Bize imkânsız görünse de bu saf ölçülülükleri ve nefislerine hâkim oluşları bir tür ölçüsüzlüğe dayanır. Arzuladıkları başka birtakım hazlardan mahrum kalmaktan korktukları için, diğer bazı hazlardan uzak dururlar. Hazlara sürüklenmeyi ahlaksızlık olarak tanımlamalarına karşın, bazı hazlar tarafından sürüklenmeleri sayesinde diğer hazları denetleyebiliyorlar. O hâlde demin dediğim gibi, bir şekilde ölçülülüklerini ölçüsüzlüklerine borçlular.
Sayfa 103 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Demek ki, filozoflar dışında diğer insanlar, ölümden korktukları ve ondan dehşet duydukları için yiğitlik gösterirler. Bir insanın dehşet duyduğu ve korktuğu için yiğitlik göstermesi bana tuhaf geliyor.
Sayfa 103 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Sağduyu adı verilen ve bir insanın arzularına teslim olmamasını, onlara mesafeli durup denetlemesini gerektiren erdem, sadece bedenlerini önemsemeyen ve kendilerini felsefeye veren insanlara yakışmaz mı?
Sayfa 103 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Öyleyse öleceği için öfkelenen birini gördüğünde, onun kesinlikle bir filozof değil de bedenine âşık biri olduğuna hükmedebilirsin. Bu insan aynı zamanda zenginliğe, makamlara ya da her ikisine birden düşkün olacaktır.
Sayfa 102 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Reklam
Şimdiye kadar konuştuklarımıza göre, gerçek filozofların beyninde şöyle bir düşünce doğar ve aralarında şu türden konuşmalar geçer: "Evet, düşüncelerimiz bizi bir patikada ilerlermişçesine şu sonuca ulaştırıyor: Bedenimiz var olduğu ve ruhumuz onun gibi bir kötülükle yoğrulmuş hâlde bulunduğu sürece, hiçbir şekilde arzuladığımız, gerçek adını
Sayfa 100 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
O hâlde varlıkları tanımak için –mümkün olduğunca– sadece düşüncesini kullanan ve düşünme sürecine görme duyusunu karıştırmayan, düşünme yetisini desteklemek için herhangi başka bir duyusuna başvurmayan kişi en arı bilgiye ulaşır. Bu kişi sadece arı düşünceyi kullanarak gözlerden, kulaklardan ve tek bir kelimeyle belirtmek gerekirse, ruhun algılarını körelterek gerçeklere ve sağduyuya ulaşmasını engelleyen bedenin tümünden kurtulmuş bir şekilde, yalıtılmış varlıkların herhangi birinin özüne dair bilgilerin peşine düşer. Söyle Simmias, böyle bir adam gerçeğe ulaşamazsa başka kim ulaşabilir?
Sayfa 99 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Bütün işler rezildir, ama o işi yapmak rezilce değildir.
Thomas Carlyle
Thomas Carlyle
Kötü kader diye bir şey yoktur; 21. yüzyıl vardır.ve bu yüzyıl yavrucuğum; bir kelebeği bile intihar ettirebilir.
José Saramago
José Saramago
İnsanın gerçek doğum yeri, onun kendisine ilk kez aklıyla baktığı yerdir.
José Saramago
José Saramago
17,7bin öğeden 16,7bin ile 16,7bin arasındakiler gösteriliyor.