Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Kerim Köksal Kaya

Galebe divan odur ki 3 ay başında bütün kula mevacib (maaşlar) çıka, yahut bir kraldan elçi gele, o gün mahşer gününden işaret verir bir büyük divan olur ki 200 mücevhere gömülmüş küheylan atlar ve bütün divan mensupları altına batmış, bütün yemek takımları mücevher kaseler ve altınlı haliçe ve mihaddeler ile cem-cenab padişahın mekanını öyle süslerler ki elçiler gördüğünde şaşırır ve hayran olurlar.
Sayfa 217 - Yeditepe YayıneviKitabı okuyor
Reklam
Divanda sabahleyin yeniçeri çorbası çıkıp 3 bin tas buğday çorbasını yeniçeri topluluğu yağma ettiğinde tas gürültüsünden felek kubbesi güm güm ses verir. Eğer yeniçeriler padişaha gücenmiş iseler çorba içmeyip sessiz durdukları padişaha arz olunup yeniçerilerin istekleri üzere hareket olunur.
Sayfa 216 - Yeditepe YayıneviKitabı okuyor
Her siyah şeyin hurma olmadığı gibi, her kırmızı görünen şey şarap değildir.
Sayfa 290 - MEB YayınlarıKitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Er olan sözünü yerine getirir, yağmur yüklü olan bulut, gürleyince yağdırır.
Sayfa 40 - MEB YayınlarıKitabı okudu
Öyle anlar olur ki, önceden hesaplanmamış bir tehlike doğar ve kahramanca gayretleri bozguna döndürüverir.
Sayfa 195 - Timaş YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Bizans'ın Niksar Kuşatmasında (1139-1140)
Bir çarpışma öncesi imparator, İtalya'dan gelmiş ünlü bir şövalyenin savaşa atsız katıldığını görünce, yanında at süren yeğeni Ioannes'e üstünde bulunduğu Arap atını bu İtalyan'a vermesini emretti. Ancak emre uymayan yeğen, imparatora itiraz ederek İtalyan şövalyeyi düelloya davet etti. Fakat imparator kararında diretince Ioannes de atını şövalyeye vermek zorunda kaldı ve hışımla başka bir ata binerek süratle Türklerin tarafına yöneldi. Onların yanına geldiğinde mızrağını ters çevirdi, miğferini çıkardı ve Türklerin safına geçti. Ioannes daha sonra da Konya'ya giderek Müslüman oldu ve Sultan Mesud'un kızı ile evlenerek Konya'ya yerleşti.
Sayfa 186 - Timaş YayınlarıKitabı okudu
Başkalarını takip etsin veya başkaları tarafından takip edilsin Türk, atının sırtında gafil avlanmaz.
Sayfa 96 - Timaş YayınlarıKitabı okudu
Bozkır savaş tarzını, görerek tasvir etmelerine rağmen iyi kavrayamayan Batılı ve Doğulu yazarlara "düzensiz, telaşlı" gibi görünen bu akıcılık Türk ordusunun büyük yeteneği idi.
Sayfa 21 - Timaş YayınlarıKitabı okudu
Öyle ya her şey , herkes aslına dönmeyecek miydi? buzlar çözülüp yeniden su olmuyor muydu? Yere düşen yağmur damlası yok olmuyor yeniden su olmak için buharlaşıp su olmak için bulut olmuyor muydu? Öyleyse biz de inancımıza göre mezara girince yeniden dirilip ayağa kalkacak ve hesap gününü bekleyecektik.
Reklam
Dürüst ve namuslu insanlar gerçeklerden hiç korkmazlardı.
Bu dünyanın bir hali, âlimi cahil yapar, Kaydırır yalçın dağı, su basar sahil yapar, Tilkiye fırsat verir, aslanı gafil yapar, Kazma, kazmak içindir, bazen de taşa gelir, Takdiri ilahinin yazısı başa gelir. Bizden kime kalacak, kimlerden kalan dünya, Kendine hükmedenin canını alan dünya, Hakiki dünyanı yap, bu dünya yalan dünya, Vicdansız unsurların anlamı taşa gelir, Ölüm, ölümsüz yere gitsen de başa gelir.
Batur/Bahadır Adına Dair
Türkçe'de kahramanlık ifade eden başka isimler de vardır. Bunlardan biri de "bagatır" (bahadır) veya "batur"dur. Tarihî kayıtlara göre "bagatır" sözü, ilk defa M. Ö. 209-174 yılları arasında Hun tahtında bulunan büyük Hun hükümdârının adı olarak görülür. Bu isim başlangıçta "Mete" (Mei-tei) şeklinde yanlış okunmuş ve dilimize de yanlış olarak yerleşmiştir. Bu kelimenin aslı ise "boğa"dır. Bagatır, "boğa" sözüne Türkçe "-tır" ekinin ilavesiyle oluşmuştur... "Bagatır" sözünün bir diğer şekli de Dede Korkut Destanının kahramanlarından birinin ismi olan "boğaç"tır. "Bagatır"daki "-tır" eki ile "boğaç"taki "-ç" eki aynı fonksiyona sahiptir. Bilindiği gibi "boğa" güç ve kuvveti temsil eden bir hayvandır. Dolayısıyla "bagatır" genellikle "güçlü, kuvvetli, yiğit, cesur ve cengaver" kişilere verilen bir isimdir. Bu isim, Türkiye Selçuklularından itibaren Türkler arasında tıpkı İlhanlılarda olduğu gibi "bahadır" şeklinde yazılmış ve söylenmiştir.
Sayfa 237 - Berikan YayıneviKitabı okudu
Boyuna Kefen ve Kılıç Asmak
Eski Türklerde, girdiği mücadelede başarısızlığa uğrayan kişilerin "börkü (başlık) baştan çıkarıp koltuk altına alma, kuşağı çözüp boyuna asma, galibin silahının (kılıç) altından geçme" gibi davranışlar, özür dilemek anlamına gelmekte olup, her biri birer teslim ve itaat sembolü idi. Bu anlayış ve gelenek kuşağın yerini "kefen ve kılıç" almak suretiyle İslamî dönemde de devam etmiştir.
Sayfa 223 - Berikan YayıneviKitabı okudu
XII. yüzyılın başlarında Anadolu'da küçük savaş birlikleriyle faaliyet gösteren Selçuklu beyleri ve komutanları Bizans ordusu ile karşılaştıklarında geceleri her yerde ateş [kamp ateşi] yakarak, karşı tarafa daima büyük bir ordu izlenimi vermeye çalışmışlardır.
Sayfa 219 - Berikan YayıneviKitabı okudu
680 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.