Güney Asya ve Uzak Doğu halkları "Türkleri" hatıralarında hâlâ canlı olan ve bir ölçüde rafine ederek idealleştirdikleri bir inanç sistemi ve bir medeniyet duruşunun temsilcisi olarak yüceltmişlerdi. Hakkında ciltlerce reddiye ve bir o kadar methiye yapılabilecek bu "algı" bağlamında, İstanbul, çağlar boyunca Güney Asya ve Uzak Doğu halklarının siyasi odağı hâline gelmiş, Türkler, dolayısıyla Osmanlı Devleti her iki bölgenin siyasi kaos dönemlerinde medet umarak ufuklarında gözledikleri "Kuzey Yıldızı" olmuştu.
"Sömürgecilik Tarihi" dertlerinden birinde 1982 yılında Beyrut'ta Sabra ve Şatilla katliamları yaşanırken Osmanlı Devleti'nin ayakta olduğu günleri hatırlayan, ellerini gözlerine siper ederek kuzey ufuklarını gözleridiklerini duymuştum. Nemli ve çaresiz gözlerle kuzeye doğru bakıp duran ihtiyarların ufukta bekledikleri şey, kendilerini kurtarmaya geleceğinden emin oldukları Türk uçaklarıydı. Lübnanlı ihtiyarlar, bekledikleri o uçakların neden gelmediğini belki de hayatları boyunca hiç anlayamamışlardı.