Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Dilek

Dilek
@Green83
Kitap okumayi seviyorum. Buradaki amacim sadece kitaplar hakkinda insanlarin fikirleri ve begendigim yazilari alintilamak.LUTFEEEEEN TANISMAK ICIN YAZI YAZMAYIN. Cevap yazmam. Ustelerseniz engellerim.
Buraya gelirken ve geldiğimden beri gördüklerimden şunu fark ettim ki; televizyondan sürekli tekrarlanan, salgının karantina bölgelerine hapsedilerek kontrole alındığı, diğer bölgelerin güvenli olduğu, hastalığın tedavisi yönündeki çalışmaların son aşamaya geldiği ve yakında karantina bölgelerinin de birer birer kaldırılacağı şeklindeki tablodan çok farkli bir tablo var.
Reklam
Kendini imhaya dönük davranışlar da salgının başından beri görülüyor. Kendini tuhaf şekillerde ampute edenler, kolunu, bacağını ya da cinsel organlarını kesenler, kendi kafa derisini yüzenler, vücuduna bir şeyler saplayanlar... Bunlar, toplumu en çok dehşete düşüren, hastalıktan bu kadar korkulmasına en çok neden olan şeyler.
Yön ayrımına geldik. "Ben Maltepe tarafına gidiyorum," dedi. "Orada mı çalışıyorsun?" "Hayır ama bugün orada bir işim var." "Yani buraya kadar mı?" "Şimdilik," dedi, gülümsedi.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Sakin ol, onlara dikkatini verme. Yanlarından geçerken bana bir şey anlat mesela. Hatta şimdiden başlasan iyi olur, yaklaştık bayağı." "Ha? Ne anlatayım?" "Anlat hadi, başını o tarafa çevirmeden." "Anlatayım tabii... Anlatayım, eee... anlamaya gelince, anlamadım deyip çıktı işin içinden. Anlamadan dinlemeden, ahını aldık, Allah'a havale ettik. Senin anlayacağın, Alman usulü hallettik hesabı, alarmı bile kurmamıştık daha." Böylece yanlarından geçtik. Kız kıkır kıkır gülüyordu. "Sen şimdi bunları normal görünmek için anlattın değil mi?" "Bilmem, sen anlat deyince, ağzıma geleni söyledim." "İyi ki duymadılar." Metronun koridorlarında yürüdük birlikte.
Birlikte tekrar metroya yürümeye başladık. "Başın dertte gibi bir halin var," dedi. "Evet, yani kimliğimi kontrol edecek olurlarsa başıma dert açılabilir." "Etmezler, merak etme." "Nereden biliyorsun?" "İkimiz yanlarından konuşarak geçeceğiz. Rahat bir şekilde... Bizimle ilgilenmeyecekler bile, sadece yalnız ve kararsız tiplerle ilgilenirler. Benimle olduğun sürece sorun yok."
Reklam
O sırada, yanımdan "Ben buradayım," diye bir ses duydum. Geçen hafta otobüs durağında kitap okurken gördüğüm kıvırcık saçlı kız, mahcup bir gülümsemeyle karşımdaydı ve bana bakıyordu. Beni kurtarmak için cennetten inivermişti. içgüdüsel bir hareketle ona sarıldım. "Terlemişsin," dedi gülerek. "Biraz sıkıntı içindeydim de." "Evet, anlaşılıyor." Hafifçe geri dönüp az önce peşimden gelen adama baktım. Yirmi metre kadar ötemizde durmuş, bize bakıyordu. Yanımdaki kıza başıyla belli belirsiz selam verdi. "Tanışıyor musunuz?" dedim. "Her gün buradan geçtiğimiz için..."
Metro girişinde durduk, bir kuyruk oluştu. Ortama uygun davranmaya çalışıyordum, kıyafetim de diğerlerine benziyordu, her sabah bu yolla işe giden biri olduğumun düşünülmemesi için hiçbir neden yoktu. Ama burada neden durakladığımızı şiddetle merak ediyordum. Elimden geldiğince göze çarpmadan, bu duraklamanın sebebini anlamaya çalışıyordum. Oysa çevremdekiler duruma alışkındı, önümüzde ne olduğunu benim kadar merak eden yok gibiydi. Eskiden bir şeyi merak ettiğinizde önünüzdeki ya da arkanızdaki kişiye sorabilirdiniz. Şimdi böyle bir şey düşünülemez bile.
Televizyon tartışmalarından biliyorum, arada bir SMK'nın sahip olduğu neredeyse sınırsız yetkiyi eleştirmeye yeltenen birileri çıkar, hemen susturulur, korkunç salgına karşı duyarsızlıkla suçlanır.
Mesela yaptığınız ya da söylediğiniz bir şeye çok kızarlar. O kadar kızarlar ki, sizi bir daha görmek istemiyorlardır. O kadar kızılacak bir şey midir söylediğiniz? Pek önemi yoktur, onlar bunun gerekli doğrulamasını yapmışlardır. Zaten içgüdüleri sizden uzak durmayı söylemektedir, akıl ona gerekli kılıfı bulur. Bu içgüdü, sizin yaptığınız ya da söylediğiniz şey karşısında onarılamayacak şekilde kırılmayı haklı çıkaracak mantık zincirini kurmaya da kadirdir.
Mesela yaptığınız ya da söylediğiniz bir şeye çok kızarlar. O kadar kızarlar ki, sizi bir daha görmek istemiyorlardır. O kadar kızılacak bir şey midir söylediğiniz? Pek önemi yoktur, onlar bunun gerekli doğrulamasını yapmışlardır. Zaten içgüdüleri sizden uzak durmayı söylemektedir, akıl ona gerekli kılıfı bulur. Bu içgüdü, sizin yaptığınız ya da söylediğiniz şey karşısında onarılamayacak şekilde kırılmayı haklı çıkaracak mantık zincirini kurmaya da kadirdir.
Reklam
Bu hissi bilirim. Vücut dediğiniz şey size bir tür hapishane gibi gelmeye başlar. Hapishane de değil, nasıl desem, vücudun tamamı, ruhu çok sıkı saran bir dik yakalı kazağa dönüşür. Yırtmak için dayanılmaz bir istek duymaya başlarsınız. Siz bu hissi bilmezsiniz. Ben bilirim.
Derya'yla evlenmiştim. Evlenmediysem de evlenmeye karar vermiştim. Ama o kendini öldürdü. Bunu amaçlamamıştı. Bir şekilde, kendini parçalarına ayırıp, eskisinden çok daha güzel bir şekilde bir araya getirebileceği gibi bir fikre kapıldı. Ya da benim şimdi anlayamadığım ve anlamak istemediğim başka bir fikre kapıldı, bilemiyorum. Projenin ilk kısmını başarıyla yerine getirdi ama tekrar bir araya getirme kısmını uygulamaya fırsat bulamadı.
"Duydun mu?" diye sordu Makbule Hanım. "Duydum." "Neredeydin?" "Aşağıdaki parkın orada." "Oraya kadar geldi ses demek ha!" "Geldi tabii. 'Müstemleke' dedi değil mi?" "Evet." "Bayağı şiddetliydi bu sefer. Geçen günkü 'hâlet-i ruhiye' de sağlamdı ama bu hepsini geçti."
Herif MUS-TEM -LE-KE diye öyle bir haykirdi ki ,yüreğim ağzıma geldi demek yetersiz kalır, yüreğim ağzımdan fırladı, karşıki duvara yapıştı. Makbule Hanım "Hay Allah!" diye ayağa kalktı, kapı deliğinden baktı. Komşulardan duyan oldu mu, kapıya dayanacaklar mi, diye telaşlanmıştı. Komşulardan duyan olmaması mümkün değildi, hatta buradan Kozyatağı'na kadar, işitme yetisine sahip olup da bu sesi duymayan bir canlı olacağını sanmıyorum. Kalbimin atışı normale döndüğünde camlar hâlâ zangırdıyordu.
Salgın üzerine bir tartışma programı bulmam on saniyemi bile almıyor. Hareket Partisi'nden bir milletvekili konuşuyor: "Biz neden şehirlerimizin koca koca bölgelerini karantina bölgesi diye ayırıyoruz, bir de oralara yiyecek götürerek resmen hastalığı besliyoruz?" Evet, doğru, neden? "Bu hastalık milletimizin başına sarılmış bir beladır?" Evet, sadece bizim milletimizin değil tabii ama bu da doğru. "Biz artık bu hastalığa karşı tıbbi araştırmalardan medet umamayız. Artık hümanist yaklaşımlarla bir yere varamayız?" Aynen katılıyorum. "Milletimizin düşmanlarını sevindirmekten başka bir işe yaramaz bu?" Bu, milletimizin düşmanları zırvasına da prim verdiğimi söyleyemeyeceğim ama bunun için milletvekilimi kıracak değilim, o öyle diyorsa öyledir. "Ben Anadolu'nun her yerini dolaşıyorum, milletimizle konuşuyorum, diyorlar ki 'benim de annem hasta, kardeşim hasta, oğlum hasta ama bu milletin kurtuluşu için feda olsun' diyorlar." Bunun üzerine soru geliyor: "Yani siz bütün hastaları imha edelim mi diyorsunuz?" "Hayır, öyle bir şey demiyorum" diyor ama aslında onu demek istiyor.
428 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.