Seni, anlatabilmek seni.
İyi çocuklara, kahramanlara.
Seni anlatabilmek seni,
Namussuza, halden bilmeze,
Kahpe yalana.
Ard- arda kaç zemheri,
Kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu.
Dün 4 ayrı fidanı toprakla buluşturdum.
Bunun sonucunda içime doğan o sevinç ve beynimde uçuşan türlü türlü düşünceler...
Kâh peygamber efendimizin hadisidir, kâh büyüyen o ağaçların altında 3-5 yavrucağıma kitap okuma hasretinin hülyaları, kâh o ağaçların meyvalarından faydalanacak envai çeşit beşerin olabileceği fikriyatı... Ve daha neler neler.
En önemlisi ise ezelden arzum olan benliğime dönüş.
İnsanların hayatının dünyanın evvelinden beri "en hızlı yaşıyor" diyebileceğimiz şu çağda ne büyük bir lütuf değil mi?
Sizce de şu Allah'ın yarattığı şu virüscük kimimiz için nimet (diyebilirmiyiz?).
Halbuki görebilene herşey ne güzel tecelli ediyor...
Boyuna bakmadan ufkunda zirveyi tutan genç,
Bahtına aldanıp ne olur vazgeçme sakın.
Çekirdekten ağaca yol veren ALLAH,
Yeis rüzgarında dümeni bırakmayasın sakın.
Kan kusarken milletine şerbet veren genç,
Hasta haline bakıp alemden el çekme sakın.
Vareden'in adıyla insanlığa inen Nur
Bir gece yansıyınca kente Sibir dağından
Toprağı kirlerinden arındırır bir yağmur
Kutlu bir zaferdir bu ebabil dudağından
Rahmet vadilerinden boşanır ab-ı hayat
En müstesna doğuşa hamiledir kainat
Yıllardır bozbulanık suları yudumladım
Bir pelikan hüznüyle yürüdüm kumsalları
Yağmur, seni bekleyen bir
Allah der ki;
Kimi benden çok seversen onu senden alırım.
Ve ekler;
Onsuz yaşayamam deme, seni onsuz da yaşatırım.
Ve mevsim geçer, gölge veren ağaçların dalları kurur,
Sabır taşar,
Canından saydığın yar bile bir gün el olur.
Aklın şaşar, dostun düşmana dönüşür.
Düşman kalkar dostun olur.
Öyle garip bir dünya,
Olmaz dediğin ne varsa olur.
Düşmem dersin düşersin.
Şaşmam dersin şaşarsın.
En garibi de budur ya;
Öldüm der durur yine de yaşarsın.