Yazar,son bölümlerde günümüzdeki ilişkilere de değiniyor ve günümüzde artık aşkın imkansızlığını ve haz odaklı ilişkileri anlatıyor.Ve diyor ki hazzın olduğu yerde ölüm vardır.Aslında karşımızdakinin bedeninden haz alarak onu öldürüyoruz ve nesne konumuna indirgiyoruz.Bu durumda da ne kadar çok nesneye sahip olursak kendimizi o kadar tamamlanmış hissedeceğimizi sanıyoruz ama içimizdeki boşluğu bir türlü dolduramıyoruz.Boşluğu dolduramadıkça daha çok nesne sahibi olmaya doğru adım atıyoruz.
İnsan imgesinin değerinden de bahsediyor yazar.İlkçağlarda insan imgesini ele geçiren kişinin,bireyi ele geçirdiğinden de bahsediyor.Bu yüzden resim çizmenin filan yasaklandığından bahsediyor.Şimdiki anlayışımız ise o çağların tam tersi bir şekilde imgemizi sergiliyoruz ve rekabete sokuyoruz.Bedenin özgürleşmesiyle beraber beden üzerinde kaygılarımız arttı.Önce Tanrının ölmesi sonra ruhun yok olmasıyla beraber meydan bedene kaldı.Önceden ruhunun yetkinliği için kaygı duyan insanlar artık bedenleri üzerine daha çok kaygı duymaya başladı.
Ama insan ne kadar güzel bedene sahip olursa olsun öleceği gerçeğiyle yüzleşiyor ve bu gerçek onun kaygısını yükseltiyor ve bu gerçekten kaçmaya ve daha çok haz için uğraşmaya çalışıyor