Yusuf Atılgan'ın Aylak Adam'ın sonra bu kitap konusu bakımından içimi şişirdi.
Zebercet Anayurt Otelinin katibidir. Babasından aldığı bayrağı taşır. Dış dünyaya kapalı Zebercet Gecikmeli Ankara Treni ile Gelen Kadına aşık olur. Kadın tekrar gelecek diye odasını kimseye vermez, hatta odasında yatıp kadının hayaliyle cinsel arzularını gerçekleştirir. Artık bir amacı olan Zebercet dış dünyaya karışmaya başlar. Kılık kıyafetine bakar. Zamanla kadının gelmemesiyle beraber Zebercet'in sapkın duyguları ortaya çıkar. Daha doğrusu zaten sapkın bir karaktere sahip. Ortalıkçı Kadını istismar etmesi ve daha sonra onu ve kedisini öldürmesiyle sarpa saran yaşama tek çıkış yolu ölümdür. Tabii ki konu burada söylediğim tek cümle kadar basit işlenmedi.
Postmodern Tekniklerle işlenerek otelin ve içindeki kişilerin geçmişi ile harmanlanarak anlatıldı. Rahatsız edici bir roman. Herkese hitap etmeyebilir. Postmodern anlatı yoruculuğu ( Ben severim) ile kasvetli konu birleşince zorlayıcı bir okuma olabiliyor.
Anayurt OteliYusuf Atılgan · Yapı Kredi Yayınları · 201729,9bin okunma
Toplum tarafından dışlanmış kişilerin yaşam hikayelerine dokunuyor Yalçın Tosun. Öykülerindeki kişiler genelde LGBT bireyler. Bu kişilerin içindeki kırılmalarını duyuyorsunuz. Dört bölümden oluşan kitapta on altı öykü var. Bölüm başlarında Mabel Matiz'in şiirlerinden alıntılar var. Madam Marini'nin Tamamlanmış Bir Resmi en sevdiğim öyküsü oldu. Birkaç öyküsü dışında bana pek dokunmadı. Anlatım tarzı klasikten öteye geçemedi benim için.
George Bowling orta yaş krizine girmiş, yaşantısından memnun olmayan bir birey. Çocukluk ve gençlik zamanlarına hasret kalmış. Yaşadığı bu bunalımdan kurtulmak için geçmişine ziyaret yapar. Kurgu geçmiş, gelecek arasında gidip gelmelerle okurlara yansıtılıyor. Eski kitaplara nazaran beni pek cezbetmedi.
Boğulmamak İçinGeorge Orwell · Can Yayınları · 20158,6bin okunma
Üniversite zamanında parça parça okuduğum öyküleri nihayet bir bütün halinde okuyabildim. Malum Oğuz Atay deyince okurlar ikiye bölünür; anlayanlar ve anlamayanlar. Tutunamayanlar'ı okumaya başlayıp da yarım bırakan çok kişi tanıdım. (Ben okumadım Albayım, kusura bakma Olric) Ha Ha :) Atay zaten anlaşılamamaktan dert yanıyor. Demiryolu hikayecileri öyküsünde bu durumu çok güzel betimliyor. "Ben buradayım sevgili okuyucum" Atay'ı ben Joker karakterine benzetiyorum aslında. Kötülüğü yönünden değil düşünce yapısı olarak. ( Hangi Joker? Phoenix ile Ledger arasında kararsız kaldım.)
Öykülerini okurken Tehlikeli Oyunlar romanındaki dili ve anlatımı tattım. Öykü konularında aslında Atay bize kendi çaresizliğimizi anlatıyor. Beyaz Mantolu Adam öyküsünde geçmişten günümüze değişmeyen toplumun ruhunu öyle güzel anlatıyor ki hayran kaldım. Unutulan öyküsünün sonunda ters köşe oluyoruz. O gotik anlatımı ürpertiyor insanı bir yandan. Diğer öykülerinde de içimizdeki ikiyüzlülüğü, yalnızlığı, çaresizliği çok güzel dile getiriyor.
Öyküseverlere tavsiyemdir. Oğuz Atay'ı diline alışmak istiyorsanız öykü kitabından başlanmasını tavsiye ediyorum. ( Ha Ha bitti.)