Mevlana'nın, Şems'i Tebrizi'ye şiiri gibiydi.
"Bilemezsin
Sana verecek bir armağanı ne çok aradığımı.
Ama hiçbir şey içime sinmedi.
Altın madenine altın sunmanın ne anlamı var.
Ya da okyanusa su.
Düşündüğüm her şey
Doğu'ya baharat götürmek gibiydi.
Kalbimi ve ruhumu vermemin bir yararı yok.
Çünkü Sen zaten bunlara sahipsin.
... "
Böyleydi işte... Doğu'ya baharat götürmek gibiydi, sana sözcükler ile gelmek. Sana tümceler kurmak.. Her satırı ayrı bir kıymetli olan, Dostoyevski gibi İlber Ortaylı gibi, Frida Kahlo gibi birine ne idi ki?