Çok yorulmuşum, durmak da beni dinlendirmiyor artık. Sıcak, tanıdık bir yer gerek, eve gitmem gerek ama evim yok. İnsanları ve yerleri sahiplenemeyen ruhum her şeye yabancı. Dünyaya seyirci olarak gelmiş gibi ve çıkmak istiyor salondan. Bu film fazla boktan, kapılar kapalı. Karanlık ve bunaltıcı olan bu salonun bir çıkışı yok, başka izleyicileri görsem de zaman zaman yok oluyorlar sonradan. Sürekli bir gerilim müziği var arka planda. Bağırmak istiyorum, delirmek istiyorum. Nasıl böyle korkak, böyle uysal oldum. Çığlıklarım boğazıma diziliyor. Kelimeler boğuyor beni, söyleyemediğim kelimeler. Söyleyebildiklerim de mermi gibi delip geçiyor değdiği zihinleri. Öyle ya da böyle birileri yaralanıyor anlayacağınız. Kimsem yok. Ailem arkadaşlarım var evet ama kimsem yok. Sanki cam bir kafesteyim de ayrılmışım onlardan. Beni duyamıyorlar, belki göremiyorlar bile. Ağzımdan çıkan her söz, tenime çarpıp yansıyan her ışık değişiyor onlara varana kadar. Bir canavar mı görüyorlar? Ya da sakin bir kız çocuğu belki, üzgün bir kadın… hiç biri değilim. Ben saydam bir maddeyim. Ben bir ışık topuyum değişip duruyor renklerim. Ben ne olduğuna ne olacağına karar verememiş atomlar yığınıyım. Hiçbir sıfatı o kadar yakıştırmıyorum kendime, yalnız haricinde. Eninde sonunda yalnızım, dağda ovada yahut bir kafesin içinde…
Eve gitmek istiyorum? Neresi benim evim, bulamıyorum.