Ben, çoktan beridir, onun hayattaki günahının kendi gönlünde yaşayan hülyaları ellerinin tutabileceği hakikatlerden ziyade sevmesi olduğuna inanmıştım.
İnsanlar, birbirlerinden uzun mesafelerle ayrılmış yıldızlar gibi, kendi hususi boşlukları içinde dönen, hepsi yalnız, hepsi mahrem ve başkalarına kapalı birer dünyadır. Bir yıldız sönünce ondan uzaktakiler bir şey duymaz.
Başarılı olunacak bir şeyin sebata asla ihtiyacı yoktur, onu sıkılmadan doğal bir şekilde başarırsın. Bir şey ki ona saldırmakta güçlük çekiyorsun, o vakit sebata, inada, yani zahmet çekmeye ihtiyacın var.
Bilmem böyle bir kırgınlığım var. Her yer bana boş ve hüzünlü geliyor. Yeryüzü bana eskimiş görünüyor, her yeri toz kaplamış. (...) Sevmek, sevilmek de boş! İnsan korkunç bir yalnızlık içindedir. Kimsenin ne düşündüğünü bilemezsiniz!
- Bir gün Boğaz'da hep beraber gezinirken bir köpek yavrusunu, şartlarına
göre fazla mesut diye denize attı.
- Peki sebep?
- Sebep basit!... Bir köpek bu kadar mesut olmamalıymış.
Bir katresi olarak yaratıldığımız ummanı mı arıyoruz? Maddenin sükununun peşinde miyiz? Yoksa zamanın çocuğu, onun potasında pişmiş bir terkip ve onun mazlumu olduğumuz için geçen ve kaybolan tarafımıza mı ağlıyoruz? Hakikaten bir kemalin arkasından mı gidiyoruz? Yoksa zalim zaman nizamından mı şikayet ediyoruz?