Pek çok insan beni soğuk bulur ama ben bunu daha çok, mahremiyetime düşkün olmak olarak görüyorum. İnsanlar her zaman birbirine, "Nasılsın?" derler ve sanırım bu kadar kişisel bir soruyu herhangi bir insan için yanıtlamak için bir neden göremiyorum.
Wulf Dorn'un bütün kitaplarını okudum. Hepsinde psikolojik rahatsızlık yaşayan birinin yaşadıgı olayların mantık çerçevesinde açığa çıkması söz konusuydu. Bu kitap diğer kitaplarından farklıydı. Sanki yazar bu kitabı dünyanın şu an ki haline sitem olarak yazmış gibiydi. Bir sonuca bağlanmıyordu yani.
Laura adındaki karakterimiz ıssız bir köy yolunda kaza yapmış olarak ablası Su'nun eski eşi Patrick tarafından bulunuyor. Bagajında da bir çocuk cesedi buluyor. Laura onu gitmemesi konusunda uyarsada Patrick eski eşini bulmak için o köye gidiyor. Ve daha sonra köydeki 163 kişiyle birlikte ortadan kayboluyor. Bizde bu olayı çözmek isteyen polis ve psikiyatristi okuyoruz.
Kitabı sevdim ama dediğim gibi psikolojik gerilim gibi değildi. Daha çok bir sitem gibiydi. Sanki yazar dünyadaki acımasızlıkları dile getiren bir kitap yazmak istemiş.
Yinede sevdim ve sıkılmadan okudum. 1 puanı sonundan kırdım. Her şey mantık çerçevesinde sonuca bağlansa daha çok severdim.
Ama tabi ki Wulf Dorn ne yazsa okurum. :)
Sevmedim...
Sanırım ben kitabı okuyup çok seven çoğunluktan farklı bir kitap okudum.
Horasan Halifesi Halid her gün yeni bir kızla evleniyor ve her şafakta onları öldürüyor. Kimse sebebini bilmiyor. Şehrazad'ın en yakın arkadaşı Şiva'da Halid'in kurbanlarından biri olunca, Şehrazad intikam almak amacıyla Halid'le evlenmeye gönüllü oluyor.
Yazar