Bu da, sanırım, insanların beynin kafada olduğunu düşünmelerinden kaynaklanıyor. Kesinlikle doğru değil bu: Rüzgarla, Hazar Denizi taraflarından gelir beyin
"Arkadaşlar! Yüzyıllar nadir olarak dâhi yetiştirir. Şu talihsizliğe bakın ki o büyük dâhi, çağımızda Türk ulusuna nasip oldu ve kader onu bizim karşımıza çıkardı."
Savaşın insanlardan neler çaldığını, kardeşlikleri, aşkları, gönül bağlarını nasıl acımazsızca hedef aldığını, içimizden ve samimi karakterlerle içi dokunur şekilde içine çeken bir mübalede romanı .
Herşey değişmiş, ama içlerindeki bir şey olduğu gibi kalmıştı: Sevgi. Kanın, barutun, siyasetin, savaşın, en büyük orduların, en ağır zırhlıların öldüremediği tek güç buydu yeryüzünde. Daha onu öldürecek silah icad olmamıştı. Olmayacaktı da.
İnsanlar ağzı kapalı mataralara benzerdir. Eğer onları açmayı başarabilirseniz, ilâhi ruh kolayca içine dolar ve mataralar daha değerli olurdu. Ama inadından açılmazsa insan, doğası gereği kendinin eşsiz ve evrenin en değerlisi olduğuna inanırdı, sahibi kendini ne kadar eşsiz sanırsa, mataranın kapağı da o kadar sıkı kapanırdı