Köroğlu’nun Kırat’ı mı? Büyük İskender’in Bukephalus’u mu? İki efsane kahraman iki efsane at sırtında kendi hikayelerini yazmışlar.
Hayvanlar güzel yaratıklar, onları sevin.
Oysa herkes öldürür sevdiğini
Kulak verin bu sözlerime iyice,
Kimi bir bakışıyla yapar bunu,
Kimi dalkavukça sözlerle,
Korkaklar öpücük ile öldürür,
Yürekliler kılıç darbeleriyle!
https://1000kitap.com/kitap/kitap--185089,
Ölmedim, yaşadım, seni bir kez daha görebilmek için yaşadım.
Şimdi bana dediler ki kimse sesini duymuyormuş. Susmuşsun.
Benimle de konuşmayacak mısın Keje?
Yeni nesil ebeveynlere, Uçurtma Avcısı kitabındaki şu satırlar ezberletilmeli: “Çocuklar boyama kitabı değildir, onları en sevdiğin renge boyayamazsın.”
"Tanrı, hiçbir çocuğu kötü olsun diye yaratmaz! Onu kötü yapan, kötü eğitimdir! Kötü anne-baba, kötü çevre, kötü yönetim balçık gibidir, zavallı yavruları da çekip yutar." 1000kitap.com/yazar/i173
“Aslında... Çevremizdeki herkesi aldatıyoruz; dışarıdan bakıldığında yaşam doluyuz, iyi niyetliyiz ve hatta biraz tuhafız ama aslında hepimizin yüreği kaygı dolu.”
Zweig diyor ki: “Ölmüş biri artık hiçbir şey istemez, sevilmeyi de, kendisine acınmasını da, teselli edilmeyi de istemez." Oğuz Atay onu şöyle destekliyor: “Beni anlamalısın çünkü ben kitap değilim.” Henüz vakit varken, ölüm gelmeden, yarın geç olmadan sarılmalı, anlaşılmalı insan.
“Bir kitabı okurken geçen iki saatin, ömrümün birçok senelerinden daha dolu, daha ehemmiyetli olduğunu fark edince insan hayatının ürkütücü hiçliğini düşünür ve yeis içinde kalırdım.” diyor
Jean Jacques Rousseau’nun “Doğa bizi asla kandırmaz; bizi kandıran hep kendimiz olmuşuzdur.” cümlesi, içinde bulunduğumuz şu günlerde daha derin bir iz bırakıyor.