Ayet-i kerimede Rabbimiz (c.c.), "... Şu bir gerçek ki gözler körleşmez, fakat göğüslerdeki kalpler körleşir." Buyurmaktadır. Gözler kör olmaz, asıl kör olanlar kalplerdir buyuruyor. Allah (c.c) kalp körlüğünden hepimizi muhafaza buyursun.
İkrah ile husule gelen hareketler, biraz sonra atalete münkalip olur. (Başkasının zorlaması ile yapılan işler, kısa zamanda tembellik nedeniyle sonuçsuz kalır.)
Öte yandan yazar (Bilmen), bilimsel verilere dayanarak nassların tevil edilmesine ise karşıdır. Çünkü pozitif bilimlerin elde ettiği sonuçlar değişebilmektedir. Nasslar ise kesin bilgi kaynağıdır. Kesin bilgilerin, değişebilen verilere göre yorumlanması uygun değildir.
Cihanda fıkıhtan daha ulvi, daha adaletkarane bir kanun yoktur. Bunun adaletli hükümlerine tamamiyle riayet edildiği takdirde beşeriyetin pek büyük bir huzur ve saadete mazhar olacağı şüphesizdir.
"Siyasetten daima uzak kalmayı tercih eden" Bilmen, gerçek bir alimin görevinin siyasete girmeksizin vatanın hayrı için çalışmak ve dua etmek olduğunu belirtmiştir.
Hiçbir şey bilmediğimizi bilecek kadar çok bilgi, derin bilgi, ilahi bilgi mi elde etmek istiyoruz? Her şeyi ve bütün varlığı sevmeyi öğreniniz. Bu ulvi sevginin şartı; her an bir vazifenin emri altında bulunduğunu bilmek, her an kendinden bir fedakarlık beklendiğini göze almak, her gün yeni bir hizmete hazır olmaktır. Hiçbir hizmete söz vermeden, kendi zannınca hür yaşadığını söyleyen insan, hakikatte bir esirdir; içgüdülerinin ve her günkü hasis menfaatleriyle alışkanlıklarını kımıldatan kuvvetlerin esiridir. Vasifesiz, itaatsiz insan, vazifeyi ve itaat iradesini ta içinden teperek kendinden uzaklaştıran içimizdeki hayvanın esiridir. Hür adam, hürriyetle sahip olduğu içsel kuvvetlerin varlığı sayesinde üzerine birtakım vazifeler yüklenmiştir.