Genelde bu saatlerde bir şey yapmam. Böyle söylediğime göre şimdi bu saatte bir şey yapıyorum demektir. Nasıl oldu da bu odaya girebildim, şaşkınım!
Odamın duvarlarını sarmış kütüphaneme bakıyorum. Kitaplar tozlu rafların arkasında nizami bir bölük asker gibi dimdik duruyorlar. Öyle durmayı ben öğretim onlara. Kitaplara yaptığım tek kötülük bu olmuştur. Hepsini aynı düzene sokmak!
Genelde bu saatlerde bir şey yapmam. Bunu seninle paylaşmak istedim. Evet, bu saatlerde bir şey yapmam. Aslında ben uzun süredir hiçbir saatte hiçbir şey yapmıyorum. Senin oturmaktan hoşlandığın koltuk halen burada. Şimdi hangi koltuk diye düşünüyor olabilirsin. Sen derken kimi kast ettiğimi de söyleyeyim. Seni kast ediyorum. Dikkatli oku lütfen. O yüzden koltuğu sen hayal et, az önce sözünü ettiğim kitapların ve masanın olduğu odayı hayal ettiğin gibi. Gördüğün gibi şimdi her şey daha net. O koltuğa hiç kimse oturmadı, biliyorum sen de oturmadın. Ben sadece seveceğini ve bir gün oturacağını hayal ettiğim için senin oturmaktan hoşlandığın koltuk halen burada dedim. Galiba artık hep bu saatlerde o koltuğa oturmanı, raftan bir kitap almanı ve uzun süre okumanı düşleyeceğim...
Sigaraya teslim oldum bugün. Kaç sigara sonra fincanda içmeyi unuttuğum kahveyi fark ettim. Gülümsedim, yokluğunun dışında bir şeyin farkına varmayı fark ettiğimde yine kendime kızdım. Sonra hızlı bir şekilde yokluğunun içine düşüp ölüm uçuşu yapan kelebekler gibi sigaramın dumanına baka baka yükseldim. Düşmemek için sigara üstüne sigara yaktım. Sonra gözlerimin önünde bir fotoğraf belirdi. Bize ait olmayan bir fotoğraf. Mutluluğun fotoğrafı...
Dünya soğur, akşam serinlerken,
Benim sensiz sevinecek bir şey şeyim yok.
Kılı kırk yardım, altını üstüne getirdim,
Ve işte en gümüş cümlem:
İçimi açtım sana.
İçini açmak için.
Freud'un 'merak' kavramını cinsel dürtünün sosyal açıdan uygun şekilde yansıtılması olarak nitelendirdiğini biliyor muydunuz?
Ülkece pek meraklıyız çok şükür, tevekkeli değilmiş :)