Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Dünyanın birçok ülkesinde evlilik dışı kadın erkek ilişkileri bizdekinin aksine, toleransla karşılanır. Avrupa’da yaşayan bir kız evlilik öncesi bekaretini kaybetti diye kimse o kıza ahlaksız gözüyle bakmaz, çünkü onların yaşam tarzına göre bu gayet normaldir. Gelelim Türkiye’ye, daha düne kadar flört etmenin bile tepki ile karşılandığı, dini ve ahlaki değer yargılarının hala belirgin olduğu bir toplumda, ahlaki ve dini kuralların yoğun baskısına rağmen bir kız en önemli ahlak kuralını hiçe sayıp bekaretini kaybediyorsa, o kız toplum gözünde ahlaksızdır... Bir kere ahlaksızlık yapan bir daha yapar…” “Bu yaklaşım çok acımasızca.”“Yooo hiç de acımasızca değil. Bir toplumda hoş görülen bir hareket diğer bir toplumda çok kötü tepki alabilir. Bir Çingene, ait olduğu top lumda hırsızlık yaptı diye yadırganmaz ama Suudi Arabistan’da kolunu keserler. Hollanda’da uyuşturucu kullananlara kolaylık sağlanırken, İran’da yakalanırsan asarlar. Neticede her insan ait olduğu toplumun kurallarına uymak zorundadır.”
Rodolphe karşılık verdi: "Ama iki türlü ahlâk vardır; küçüğü uyulan, yani insanlarınki, durmadan değişeni, yaygaralar koparanı, şu aşağıda gördüğümüz budalalar topluluğu gibi, yerde çabalar, tepinir dururlar. Ama öteki, ölümsüz olanı, her yerdedir; üstümüzdedir; bizi çevreleyen manzara, bize ışık veren mavi gökyüzü gibidir."
Sayfa 160 - Anonim YayıncılıkKitabı okuyor
Reklam
Çağdaşlık bestesinde nota hür, mısralar hür, Bırakın masumları ağlasın hüngür hüngür. Haya edip ve ahlâk çökerken gümbür gümbür, Namus düşmanı olan insanlar tutsak değil, En kutsal değerleri kirletmek yasak değil.
Etik açık seçik ve kutsal olmalıdır; bu kutsallık, bize vahyedildiği için değil, akıl nedeniyle de ona yaraştığı, Tanrı vahyi hakkında hüküm vermemizi sağlayan ilke olduğu için ahlak yasasına yaraşır; çünkü kutsallık en yüce, en yetkin ahlaksal iyiliktir, bunu hem kendi aklımızdan hem de kendimizden çıkararak, anlarız.
Empatinin doğuştan oluşu (Ayna nöronlar sayesinde)
Kızgınlık, korku, üzüntü, sevinç, acı, şehvet, suçluluk, utanma ve aşk gibi birçok temel duyguya empati duyarız. Yokluğu psikopatiye yol açan empati, kompleks ve çok katmanlı bir özelliktir. Bu kadar önemli ve kompleks bir özellik olan empati ile ilgili özelliklere yeni doğan bebek aşamasından itibaren rastlanır. Yapılan birçok farklı deneyde yeni doğanlara diğer bebeklerin ağlamaları dinletilince ağlamaya başladıkları, stresli olduklarını gösteren yüz ifadeleri sergiledikleri ve emzirme oranlarının değiştiği saptanmıştır. Bu reaksiyonların gerçekten ağlamaya karşı mı, gelen sese karşı mı olduğunun anlaşılması için yeni doğanlara, aynı şiddette başka sesler, sentetik ağlama ve kendi ağlamalarının kaydı dinletilince ise diğer bebeklerin ağlamalarına gösterdikleri reaksiyonu göstermemişlerdir.
Ahlaksız ve merhametsiz bir davetin uyuyanları uyandırması mümkün değildir. Çünkü uyuyan gözler değil kalplerdir. Kalplerde ancak yüksek bir ahlak ve engin bir merhametle uyandırılabilir.
Reklam
من معتقدم که اصلاً اخلاق سه چیز بیشتر نیست: یکی صداقت، یکی تواضع، و یکی احسان است و احسان خودش سه شاخه دارد: رتبه اول آن عدالت، رتبه دوم آن شفقت و رتبه سوم آن عشق و عشق ورزی است ben inanıyorum ki esaen ahlâk üç şeyden fazla bir şey değildir; biri sadakat, biri tevazu ve bir diğeri ihsan'dır. ihsan'ın kendi içinde üç payesi vardır; birinci mertebesi adalet, ikincisi şefkat, üçüncüsü ise aşk ve sevmektir. mustafa melekiyan
NEZÂKET ve AHLÂK...
- "Hiçbir nezâket emaresi yoktur ki, derin ahlâkî bir temeli olmasın. Hakiki terbiye, hem bu emareleri hem de onların köklerini birlikte öğretendir. [...] Kalb nezâketi diye bir şey vardır; sevgiyle akrabadır. Zahirî davranışlarımızın en rahat nezâketi ondan neşet eder..."
Sayfa 387 - (Wahlverwandtschaften, II, 5) -Karakter- Kültür ve Turizm Bakanlığı yayınları: 534Kitabı okudu
++ Hume / Duygularımız
Etik ve ahlak konularında da Hume Rasyonalizme karşı çıkmıştır. Rasyonalistler haklı ile haksızı ayırt etmenin insan aklına özgü bir şey olduğunu düşünüyordu. Bu doğal hukuk anlayışına Sokrates'ten Locke'a kadar pek çok filozofta rastladık. Ama Hume ne yapıp ne söylediğimizi aklın belirlediğine inanmıyordu." "Ne belirliyordu peki?" "Duygularımız. Muhtaç birine yardım etmeye karar veriyorsan, seni buna zorlayan duygularındır, aklın değil." "Ya yardım etmek filan istemiyorsam?" "O zaman da belirleyici olan duygularındır yine. Muhtaç birine yardım etmemek akla ne uygundur ne de aykırı, ama belki bayağı bir davranıştır." "Ama bir yerde bir sınır olmalı mutlaka. Başka bir insanı öldürmenin doğru olmadığını herkes bilir." "Hume'a göre her insanda başkalarının ne hissettiğine dair bir duygu vardır -hali iyi mi, yoksa acı mı çekiyor. Yani duygudaşlık gibi bir yeteneğimiz var. Ama bunun akılla hiçbir ilişkisi bulunmaz."
Sayfa 317 - Pan
Ahlak sadece bizim ne yapmamız gerektiğiyle ilgili değildir, aynı zamanda başkalarının ne yapmasını beklediğimizle de ilgilidir.
Reklam
Eski tanrı, eskiden yapabildiği hiçbir şeyi yapamıyordu artık. Aslında onu başlarından atmaları gerekirdi. Ama onlar ne yaptı? Tanrı kavramını değiştirdiler -ve doğallıktan uzaklaştırdılar: ödedikleri bu bedel sayesinde de ona tutunmaya devam ettiler. -Javeh, "adaletin" tanrısı - o artık İsrail'le bir bütün ve halkın kendine olan güveninin ifadesi değildi: o artık sadece belli şartlar altında tanrı sayılıyordu... Tanrı kavramı, her mutluluğu ödül olarak, her talihsizliği ise tanrıya karşı itaatsizliğin cezası ve "günah" olarak yorumlayan ve papazlardan oluşan politik kışkır- tıcıların eline düştü: onların sözde "namuslu dünya düzenine" sahip bu en yalancı yorum-tarzları, "neden" ve "sonuç" doğa kavramlarını kesin olarak tepetaklak etmiştir. Doğal neden- sellik, ödül ve ceza ile yok edilmişse bir kere, tabiata aykırı bir nedenselliğe ihtiyaç duyulur: geri kalan ve doğal olmayan her şey bunu takip edecektir. Yani yardımcı olan, akıl veren ve cesaret ile özgüvenin her talihli ilhamının temel kavramı olan tanrı yerine -taleplerde bulunan bir tanrı... Ahlak artık bir halkın yaşam ve gelişim şartı ile yaşamın en alt içgüdüsü olmaktan çıkmış soyut bir hale gelmiştir. O, yaşama karşı tezatlık, düşgücünün temel kötüleştirilmesi ile her şey için "kem göz" şeklini almıştır.
Bu kadar ahlâk-ı hasene ve kemalâtla beraber, bu kadar mu'cizat-ı bahiresi bulunan bir zât (A.S.M.) elbette en doğru sözlüdür. Ahlâksızların işi olan hileye, yalana, yanlışa tenezzül etmesi kabil değil.
Sayfa 66 - Envâr NeşriyatKitabı okudu
Evvelce fazilet diye baktığı şeylerin birer merasim ve gösterişten ibaret olduğunu ve asıl iyiliğe yalnız ahlak münakaşalarında veya akıllı nasihatlarda rastbildiğini, namuslu olabilmek için başkalarının namusuna dil uzatmanın, kirlenmeden yükselebilmek için temiz alınlara basarak çıkmanı yeter olduğunu ve daha buna benzer bir çok şeyleri gördükçe şaşkınlığı büsbütün artıyordu.
"Insan güzel ahlâki sayesinde çok ibâdet eden biri olmasa da, cennetin ulvi mertebelerine ulaşır. Buna mukabil çok ibâdet eden biri de kötü ahlâk sebebiyle cehennemin en altina yuvarlanabilir."
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.