" Gökyüzündeki bulutlar yerlerini rengarenk gök kuşağına terk etmişti.Islaklıklarını unutup hayran hayran seyrettiler.Doğrusu bu eşine rastlanmayan manzaranın karşısında insan açlığını, ıslaklığını, her şeyini unutur, doyasıya seyrederdi."
Envai çeşnidedir çiçekler... Bahar yine tarütaze desenleri ile donatmıştır doğduğum o yerlerde baharı... Renklerin en coşkulu tonlarını oralar çalar baharlardan. Eflatun, mavili, sarıl, beyazlı ve kırmızılı her tonu giyinmiştir çiçekleri. Yüzlerce çeşitlisine rastlarsınız oralarda her türün... Ah bir de ömürleri kısa olmasa efsane baharların!!! Solacaklar hepsi de bir müddet sonra, bütün ihtişamlarıyla canhıraş açan çiçeklerin.. Yıl b, dört mevsiminide yaşayacak elbet...
Bir sonbaharla renkleri sokacak bütün çiçeklerin. Ölüme çağri sinyalleri düşecek benizlerine ve yeni bir doğuşun başlangıcına hazırlık için ölecek tabiat. Her canlı gibi her mevsimde ölümü yaşayacak...
Taze bir göç baslangicinin ilk adimiysa gözlerimizi dünyaya açmak, arada kalan ömür dedigimiz zamanin, hayata "merhaba" dedirten gayesinden kimler haberdar?
"Görünüşte hiç bir derdi yoktu... Bütün bunlara rağmen, alıp verdiği her nefeste omuzlarını çökerten sinsi bir esaretin, kahredici belirtileri hakimdi yüreğinin başında.."
Kıyamıyorum sana kendime kıysam bile.. Hem kaçıyorum senden, hem düşüncelerimle, korkularımla savaştayım. Sevda, işte böyle bir şey olmalı! Ahmed Günbay Yıldız