Benliğini ele geçirme işinde en önemlisi, fikirlerin ve davranışların sağlam alışkanlıklar halinde bağlanmasıdır; öyle bir bağlantı söz konusu olmalıdır ki fikir zihinde ortaya çıktıktan sonra fiil onu bir refleksin kesinliği ve gücüyle izlemelidir.
Duygunun dışsal yansıması bize aittir, çünkü istediğimiz hareketleri yapıp yapmama konusunda son söz bizimdir. Duygu ile onun dışarı yansıtılması arasında sürekli bir birliktelik vardır. Herhangi iki unsur sık sık bir araya getirildiğinde, birinin diğerini uyandırma eğilimine sahip olması psikolojide genel bir yasadır.
Özgürlük ne bir hak ne de bir olgudur, özgürlük bir ödüldür, en yüce, mutluluk açısından en verimli ödül: bir manzara için güneş ışığı neyse, yaşamın tüm olayları için de özgürlük odur. Onu kendi çabasıyla ele geçirmeyen yaşamın tüm derin ve kalıcı sevinçlerinden mahrum kalır.
Ama zahmetsiz keyif yoktur, her mutluluk biraz çaba gerektirir. Okunacak bir kitap, gezilecek bir müze, ormanda yapılacak bir gezinti, bunlar adım atılmasını gerektiren keyiflerdir, etkin zevklerdir.
İstediği kadar yüksek olsun hiçbir meslek, hiçbir kariyer kişiliği, gücü ve enerjiyi korumaya yetmez. (...) Eğer iş hayatının yanı sıra bir entelektüel uğraşlar düzeni oluşturulmazsa, enerjinin bu şekilde giderek paslanmasından kurtulmak mümkün değildir.
Hemen hemen tüm başarısızlıklarımızın, tüm mutsuzluklarımızın bir tek nedeni vardır, o da irademizin zayıflığıdır; çabadan özellikle de sürekli çabadan dehşet duymamızdır.
Tecavüze girişen pek çok insan var; o insandan hoşlandıkları ya da buna ihtiyaçları olduğu için değil, tersine, içinde bulundukları depresyondan herhangi bir şekilde çıkış yolu bulmak için yaparlar bunu. Bende de aynen böyle oldu. Kendimi itilmiş hissediyordum ve bir şekilde bunun öcünü almak istiyordum.