Sevdiğinin gözlerinin içine, "seni seviyorum, sen benim ışığımsın, ellerimi sakın bırakma" bakışıyla bakan bir adam düşünün mesela. O bakışı tam olarak hangi sözcüklerle anlatabilirsiniz? Alın işte yukarda yazdım. Bir daha okuyun. Okuduklarınız milyonla çarpılsa bile o bakıştaki teslimiyetin ve masumiyetin yanına yaklaşamaz. Ya da, "merak etme hepsinin üstesinden geliriz" saç okşaması; "Ayının teki de olsam seni çok seviyorum" yüz dökülmesi; "İyi ama bu kadarı da fazla, sen de laflarına biraz dikkat et" kaş çatışı; "Farkındayım, pişmanım ve çok üzülüyorum" ses titremesi... Bunların hangisini hangi söz eksiksiz anlatabilir? İletişebilmek adına kelimeleri icat eden atalarımıza aşkolsun! Ellerin, gözlerin ve harflerle kirlenmemiş sesin görkemine bıraksalardı keşke kaderimizi. Belki bir medeniyet geliştiremezdik ama anlatamamanın ezikliğiyle kendimizi parçalayıp ruhsal buhranlar da yaşamazdık...
Parası olan iyi kalpli olmuyor. Anlayana aşkolsun. Anlamayacak bir şey yok, vermeyi bilmeyen alamaz.
Sayfa 80 - CanKitabı okudu
Reklam
ÖYLE BİR HİKÂYE Sinemadan çıktığım zaman yağmur yine başlamıştı. Ne yapacağım? Küfrettim. Ana avrat küfrettim. Canım bir yürümek istiyordu ki... Şoförün biri: – Atikali, Atikali! diye bağırdı. Gider miyim Atikali'ye gecenin bu saatinde, giderim. Atladım şoförün yanına. Dere tepe düz gittik. Otomobilin buğulu, damlalı camlarında kırmızı,
İletişebilmek adına kelimeleri icat eden atalarımıza aşkolsun! Ellerin, gözlerin ve harflerle kirlenmemiş sesin görkemine bıraksalardı keşke kaderimizi. Belki bir medeniyet geliştiremezdik ama anlatamamanın ezikliğiyle kendimizi parçalayıp ruhsal buhranlar da yaşamazdık...
İthaki yayınlarıKitabı okudu
“…kişinin kendisini azıcık olsun tanıması yetmez mi?Ben buyum arkadaş,bunca yaşayabilirim ve bunu yapabilirim,demesi.Fakat işte o zaman her şey birden büyük bir çıkmaza giriyordu.Kişi kendini nice tanısın?Sırf ben varım,ben diye bir şey var demek için insanoğlu nice yıllar yaşayıp duruyor.Ki,bu durumda,dünyaya geldiği ilk yılları hatırlayabilene aşkolsun.”
Reklam
AŞK İÇİN
aşk için söylediğim her şeyi bir daha söylerim sakin mutsuz ya da yırtıcı herkesin ağzındaki o sonsuz aci belki de bundandır nasıl ayrı yaşarım inandığım şeylerden onları elbette bir daha bir daha söylerim usul usul ve usla birlikte akıcı
"Aşkolsun" dedi bir gün öylesine laf arasında bana. Dedim "olsun, aşkolsun" Ama öyle laf olsun diye değil. Dolu dolu aşkolsun. Öyle bir olsun ki, epi topu 3 harften oluşmasına aldırmadan her bir harfine dünyalar sığacak kadar aşk olsun. Öyle bir aşk olsun ki, kalan 26 harf utansın anlamsızlıklarından... G.O
Sonun, başın, ortanın birbirine karıştığını, anlamını yitirdiğini, tersinmez zamanın boyunduruğundan kurtulduğunuzu duyduğunuz bir gün gelir. Yaşlanmışsınızdır, yaşamınız artık sizin malınızdır. Malınızı istediğiniz gibi kullanabilirsiniz. Yeterince güçlü, yerini bulan bir fiskenin -ister içinizden gelsin ister dışarıdan, sizi nasıl
Reklam
Sokakları gerinerek sevmeye başlamaklar Ağaçlarla şaraplarla ben varım En uzaktaki körler var aşkolsun onlara Daha ellialtı dosya var düzenliyeceğim Gökyüzünün kalkıp dudaklarıma bir değmesi var Oysa kapılar var duvarlar var perdeler var Bir bıraksalar Sonra başka şeyleri özlemeye
Ellerine bir düştün mü yakanı kurtarabilirsen aşkolsun.
Sayfa 38
adam mısın sen de be!
demek hiç aç kalmadın sen öyle mi açıkta kalmadın ha? kirinden gömleğinin dirseğinin yamasından eziklik duymadın ha? bravo be aşkolsun şu adama vallahi!
Mahir İz mi haklı Mithat Cemal ve Dilde Sadeleşme mi?
Bir gün Abbas Halim Paşa'nın kerimesi Prenses Emine Hanım tarafından Fuad Şemsi, Yahya Kemal, Fazıl Ahmed, Faruk Nafiz Beylerle beraber Büyükada'ya davet edilmiştim. Anadolu Kulübüne uğrayıp Midhat Cemal Bey'i de aldık. Tavla oynamaya meraklı olanlar oyuna başladılar, Midhat Cemal Bey tavla oynarken Fuad Şemsi Bey kendisini istihfaf
Sayfa 196Kitabı okudu
Resim