Düşler kuruyoruz yeniden gelecek üzerine Kaldırıp kirpiklerimizi ayak uçlarımızdan Dağlara bakıyoruz, ufuklara, bulutlara Ah, o insan yüreğinin değişmeyen tutkusu |Şükrü Erbaş 🌿
Geceleyin ışıkları söndürdüğün zaman Benim şiir kitaplarından sızan aydınlık Elinde uyuyakaldığın heyecanlı roman Panjurların çarpıldığı lodos geceleri Rüzgarın değil benim, pencerendeki ıslık Akşam koridordaki ayak sesleri Yanlış çaldığını zannettiğin telefon Zeynep beni bekle mutlaka geleceğim Hem bu ne ilk ayrılığımız ne de son Gece ağaçlarına yağmur çiseliyorum Cam tozu, su beyazı Yalnızlığını mutlaka değiştireceğim Bie yaprak halinde süzülüp saçlarına Eski teşrinlerden, kederli kırmızı Akşam koridordaki ayak sesleri Yanlış çaldığını zannettiğin telefon Zeynep beni bekle mutlaka geleceğim Hem bu ne ilk ayrılığımız ne de son…
Reklam
Ayak parmaklarım arasında tuttuğum bir parça kırık tebeşirle yere çizdiğim o bir harf, benim için bir dünyaya giden yol, zihinsel özgürlüğümün anahtarıydı.
Sayfa 16 - Nora yayınlarıKitabı okuyor
Geceleri sabahlara kadar okumayayım da ne yapayım? Ben, el ayak çekildikten sonra odamın kapısını sürmeleyip kitaplarımla baş başa kalmak saatini dört gözle beklerim. Çünkü bu, ömrümün bütün hazin sergüzeştini ve yaşadığım anın ağır sıkıntısını unuttuğum tek saattir. O vakit, bu çıplak ve yalçın oda; gerçek dünyadan daha geniş, daha ferahlı bir âlemin munis, sevimli ve her biri sihir ve fûsunla yoğrulmuş mahlûkları ile dolmağa başlar.
Her şey her şeyin izinde ya da kaybında. Bir iz süreyim, bir yer tayin edeyim, bir bileyim, bir kere olsun bileyim istiyorum, kimse yokken arıyorum, bakıyorum, bir rabıta, bir ayak sesi, kendi hayatıma ait bir iz, bulamıyorum.
Sayfa 185Kitabı okudu
Muhterem Hatice
Hayat sebepsiz bir Haticedir bilemezsiniz Az önce bir cümle geçti ki gözümün önünden Siz göremediniz Sigaradan daha zararlı bir şeyi soruyordu Gayesi iyilik olmayan bir zatı muhterem Hatice yazılabilirdi oysa cevaba Hatice en çok oraya cevaptır çünkü Hatice'nin çünkü varlığı dert ambarı Yokluğu düşman başına Hatice'nin Ben bu
Reklam
Uluslararası
Devletler arası ilişkiler, değişkendir ve sadece zamanın şartlarına ayak uydururlar. Kabalaşmak, sadece bilimsel hatalara sebebiyet vermez, aynı zamanda bütünüyle saçmalık ve aptallık sayılan şovenizme ve ırkçılığa götürür.
Sayfa 137 - Selenge Yayınevi
Bırak ayak basılmamış yerler görsün yüzün Dehlizlerine kadar inelim özümüzün Al aşağı edelim yeryüzünü Dökülsün milletin ceplerinden yüzsüzlüğü Yağsın yalanları hüzün hüzün Öyle bir günde bulalım özgürlüğümüzü
Kaldırımlar
Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında, Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum. Yolumun karanlığa karışan noktasında Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum. Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık, Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar. Bu gece yarısında iki kişi uyanık: Biri benim, biri de uzayan kaldırımlar. İçimde damla damla bir korku
Anlık ben
Geceleri sabahlara kadar okumayayım da ne yapayım? Ben, el ayak çekildikten sonra odamın kapısını sürmeleyip kitaplarımla başbaşa kalmak saatini dört gözle beklerim.
Reklam
Beni incitmeyin çünkü ben yaşamaya mecburum Çünkü ben çareyi ne bir şarap kadehinde Ne de bir ilaç kutusunda bulabilirim Çünkü ben insanların anılarında zamanı geldiğinde unutulacak bir yaraya dönüşmek istemem Ben yaşamaya mecburum çünkü Sırtımda koca bir yük var ben varım yani Yaşamaya mecburum yani bir sevgi var beni ayakta tutan benimde ayak tutmam gereken Bir neşe var çünkü içimde gülümsemek isterim hep yaşamam gerek Beni incitmeyin diyorum ruhum hassas benim diyorum Yani diyorumki beni incitmeyin sığınacak limanım yok yani ne bir çatı katım var ne de ruhumu dinlendirecek bir limanım işte ama yaşama ya da öyle mecburum
El, ayak buz kesmiş, yürek cehennem Ümit, öfkeli ve mahzun...
Sayfa 16 - Karanfil SokağıKitabı okuyor
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.