Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Osmanlı İmparatorluğu ile Britanya hükümetinin Süveyş kanalının inşa edilmesine karşı çıkmalarının bir nedeni de Mısır'ın bağımsızlığına yol açabileceğidir. Başka deyişle, Said Paşa Süveyş berzahının açılması işine bu kadar canla başla sarıldıysa bunun nedeni Mısır'ı Osmanlı İmparatorluğu'nun geri kalanından hem simgesel hem de maddi olarak daha iyi ayırabilmek, yani Mehmed Ali Paşa'nın başlattığı işi tamamlamaktı. Babıâli'nin başka bir endişesi de Kızıldeniz ve Hicaz konusundaydı: Kanalın açılması bölgeyi önemli şekilde etkileyebilecek, İslam'ın kalbine, Osmanlı padişahının halife de olması hasebiyle korumakla yükümlü olduğu Haremeyn-i Şerifeyn'e de zarar verebilecekti. Siyasal düzeyde ise, 1840 yılından sonra Osmanlı yetkisine bırakılan bir bölgeye yabancılar daha hızlı ve daha kolay müdahale edebilirdi. Başka deyişle, zaten yaşanan bu kaos durumu Avrupalı güçlerin muhtemel müdahalesiyle daha da karmaşıklaşabilirdi.
Sayfa 49 - İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARIKitabı okuyor
Osmanlı'da Türk iktisadî sahasının ölmesi, Avrupa sermayesinin nüfuzu
Tanzimat'tan itibaren Osmanlı ordularının yalnız Müslüman gençlerinden ve bilhassa Türk delikanlılarından oluşturulması, askerlik hizmetinin yalnız Müslüman tebaayla sınırlanması, gayrimüslimlerin iktisat sahasında artık rekabet edilemeyecek derecede yükselmelerine yol açtı. Bazı Osmanlı aydınları tehlikeyi görüyorlardı. Tehlikeyi görmekle beraber, imparatorluk ricali ciddi tedbirler alamıyorlar; aksine, Avrupa sermayesinin kendi memurlarını, yani Hıristiyan tebaayı korumak amacıyla yaptığı tehditlerden korkarak, Müslüman tebaanın hukukunu sınırlamaya mecburiyet görüyorlar! Saltanatın gerçek hâkim zümresi artık saray ve Babıâli değil, sefaretler ile banka ve şirketlerdir. Müslüman tebaa için uğursuz olan bütün bu neticeler, Avrupa'daki maddi, sınai, iktisadi ihtilalin Osmanlı İmparatorluğu'ndaki etkileridir.
Reklam
Avrupa sermayesinin Türkiye'yi istilasından ne gibi neticeler doğdu?
Bu neticeler, bugün, artık kör gözlere bile batacak raddeye gelmiştir: Memleketimizin maden servetleri yabancı sermayedarlara mal oldu; memleketimizin kara ve deniz nakliye vasıtaları, demiryollar ve vapurlar tamamen yabancı sermayedarlar elindedir; memleketimizin belli başlı iskelelerinin limanları, sahillerimizin fenerleri yine yabancı sermayedarlar elindedir; memleketimizin belki en önemli bir servet kaynağı olan tütün işi de yabancı sermayedarlar elindedir; memleketimizde akçe piyasasının mutlak ve müstebit hükümdarı olan sözde Osmanlı Bankası yabancı sermayedarların elindedir; ve nihayet Düyunu Umumiye kuruldu ki, onun vasıtasıyla memleketin gelir kaynaklarından birkaç belli başlısı doğrudan doğruya yabancı sermayedarlarının idaresi altına geçti; ve devletin bağımsızlığının bir kısmı bu suretle zayi olmuş oldu… Banka, Reji, Düyunu Umumiye, Avrupa kapitalinin Türkiye iktisadi bağımsızlığını asmak için hazırladığı altından bir sehpadır. Efendiler, efendiler, Düyunu Umumiye'nin bildiğiniz muazzam ve muhteşem binası, tesadüfi olarak, İstanbul'un bağrına ve Babıâli'nin ta tepesine kurulmuş değildir. Bu mahallin seçilmesinde, hatta binanın şekil ve kıyafetinde bile timsali bir mahiyet vardır. Padişah sarayından ve Babıâli'den daha sağlam, daha mükemmel, daha gösterişli olan bu bina, Tanzimat'tan beri Osmanlı Devleti'nin gerçek hükümdarı olan Avrupa kapitalinin, Avrupa sermayesinin yüce hükümdarlık sarayıdır.
Memalik-i Şahane Duhanları Müşterekü'l-Menfaa Reji Şirketi veya kısaca "Reji", Osmanlı Devleti, Düyunu Umumiye ve üç bankacılık grubu (Die Österreichische Kreditanstalt - Viyana, Banker S. Bleichröder - Berlin ve Bank-ı Osmani-i ŞahaneKitabı okuyor
Bizim memlekette eğitimi olmayan hatta okuması ve yazması olmayan bir âdem kolayca mühim bir gazeteci olur ama Avrupa’da iş öyle değildir.
Sayfa 73 - Çolpan KitapKitabı okuyor
Adına «Babıâli Baskını» denilen bu olay hakkında çok şeyler yazılmıştır.
Sayfa 175
Babıali Baskını
Muhafız Bölüğü’nün komutanı askerlerini alıp Babıâli’nin arka tarafındaki Nallı Mescit önünde silâh çattırarak hiçbir şeye müdahale ettirmeden bekletmiştir. Bu boşluktan istifade eden Enver Bey ve İttihatçılar sadarette kendilerine silâh çeken Sadâret Yaveri Nafiz Bey’le, Harbiye Nezareti yaverlerinden Kıbrıslı Tevfik Bey’i, Sadâret Dairesi kapısında duran iki nöbetçi askeri ve isimleri bilinmeyen altı kişiyi öldürmüşlerdir. Kendilerinden de cemiyet murahhaslarından ve eski mülâzımlardan Mustafa Necip Bey öldürülmüştür.
Reklam
Anadolu
Anadolu şekil ve hacim halinde görünen tarafıyla değil, bütün bunların ötesinde ruh ve mana olarak görünmeyen, gösterilemeyen, şekil ve hacme dökülemeyen iç cephesiyle Anadoludur.
Sayfa 71 - Büyük Doğu YayınlarıKitabı okuyor
Yeni rejim, ilk büyük bunalımını 1908 Ekim'inde yaşadı. 5 Ekim'de Bulgaristan tam bağıınsızlığmı ilan ediyor; bir gün sonra da Avusturya-Macaristan, Bosna ve Hersek'in kendi İmparatorluğuna katıldığını açıklıyordu. Ve aynı gün Girit, Yunanistan'la birleşmek ka­rarına vardığını duyuruyordu. Babıali'nin yapabileceği pek bir şey yoktu. 1878 Berlin Kongresi'ne katılanlara başvurarak durumu pro­testo etti; çünkü ilk iki karar; bu kongre sonucu imzalanan antlaşmaya aykırıydı; Girit için ise, Büyük Devletler güvence vermiş bulunuyor­lardı. Büyük Devletler cevap vermekte gecikmediler: Türkiye lehine duruma müdahale etmeyeceklerini açıkladılar. Bu saldırgan davranışlar, Osmanlı İmparatorluğu'nun her köşesinde büyük öfke ve kızgınlık uyandırdı. Basın ateş püskürüyor, iğneli sözlerle dolu makalelerin sonu gelmiyordu.
Cemiyet ile Ba­bıali arasındaki bu işbirliğiyle, Saray'ın iktidarı tekeline alma çabaları bir kez daha dizginleniyordu.
416 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
9 günde okudu
Celile
Kitaba başlama sebebim Yahya Kemal ve Nazım Hikmet'ti. Okuduktan sonra kitap bana Celile'yi ve yazar Osman Balcıgil'i hediye etti. Hakikaten ne kadar okur olursanız olun bir ömür tüm güzel kitapları okumaya, tüm yazarlarla tanışmaya yetecek kadar uzun değil. Kitap kısmen Hikmet Hükümenoğlu'nun "Harika bir hayat"ı gibi. Tarihi,kültürel,politik,insani bir 1900-1950 yılları tanıklığı resmen. Neyi merak ediyorsanız kitabın o tarafına dalabilirsiniz. Beni hepsi etkiledi. Osmanlının son dönemiyle Cumhuriyetin doğum yılları, dönemin babıali yansımaları, şair ve yazarların beslendiği ortam ve tarafları, bir kadının 72 yıllık bir yaşamı, bir annenin 50 yıllık mücadelesi. Yani ne ararsan bulursun, derde devadan yana. Hoşuma gitti,etkilendim,hüzünlendim,neşelendim. Doktoramı Yahya Kemal ve İvan Bunin üzerine yapmış biri olarak Kemal'e kırıldım. Ülkemin yıllardır değişmeyen düşünürüne değişmeyen hoyrat yaklaşımını bir daha görmek ve okumaktan üzüldüm. Neden yani neden? Okuyor diye,düşünüyor diye,bir şeyleri birilerinden önce görüyor diye onu yok saymak, yokluğa ve ölüme ve hatta hiçliğe mahkum etmek neden değişmez benim topraklarımda hiçbir zaman. Teşekkürler Osman Balcıgil. Şimdi diğer kitabını sipariş ediyorum, umarım hayallarimdeki gibi kalırsın.
Celile
CelileOsman Balcıgil · Destek Yayınları · 20165,3bin okunma
Reklam
Şapka Kanunu
Vapur Galata rıhtımına yanaşmakta ve .. Garip şey!.. Herkes şapkalı… O sene Türkiye’de şapka kanununun çıkarıldığını biliyordu ama böyle bir manzara göreceğini ummuyordu. Şapkalar başlarda, bir İngilizin hindû kavuğu giymesi gibi duruyor. İçten tepeye çıkma bir şey değil de, tepeden kafaya oturma… Develere de giydirseniz böyle olur. Bir Fransız muharriri “Türkler şapkayı ruhlarına değil, kafalarına geçirdiler!” diye yazmıştı. Ne doğru! Bu muydu Fransa’ya giderken denize attığı fesin karşılığı?..
Sayfa 39 - Büyük Doğu YayınlarıKitabı okuyor
"Sultan Hamid tahta geçtiği zaman Avrupalılar Bosna Hersek memleketini ellerine geçirmek, Islahatın mutlaka iki ay içinde uygulanmasını sağlamak için baskılarda bulundular. Artık Osmanlı Devleti'nin başlı başına kendisini yönetmeye yetersiz kabul edilmesi gerektiğini ve bundan dolayı emri altına almak gerektiğini kesin bir şekilde
Sayfa 359 - Kırmızı Kedi YayıneviKitabı okudu
-İnsanlık derin bir burhan yaşıyor ve ruhunu, kurtarıcısını arıyor. Elbette zamanı gelecek ve büyük bir zuhur doğacak… Büyük bir zuhur… Köşebaşlarını tutacak bir heyûlâ şahsiyet, kollarını açarak “mukaddes emaneti ne yaptınız?” diye haykıracak!..
Sayfa 34 - Büyük Doğu YayınlarıKitabı okuyor
Mustafa Kemal'in 15 Mayıs 1919 günü Sultan Vahdeddin ile yaptığı görüşmede, Vahdeddin'in Mustafa Kemal'e söylediği şu sözler bugüne kadar süren bir tartışmaya neden olmuştur: "Paşa, Paşa, devleti kurtarabilirsin!" Vahdeddin'in bu sözlerini duyan Mustafa Kemal de ciddi şekilde şaşırmış ve hayrete düşmüştür. Hatta ilk
Sayfa 219 - Kırmızı Kedi YayıneviKitabı okudu
Bernardo Navagero da aynı şekilde dilin diplomasi için büyük bir engel olduğunu dile getiriyor ve "Bu Kapı'yla (Babıâli) müzakere etmek öyle büyük güçlüklerde gebe ki. Bir kez daha tekrarlıyorum ki bu en önde gelen ve önemli zorluklardan biri ve buna da hemen bir çözüm buluyorum: Balyoslar ve büyükelçiler Türk dilini bilemedikleri için, kendilerine söyleneni rapor etmeleri gerekli." Fransa, Venedik'teki giovanni della lingua'yı (dil oğlanları) örnek alıp XIV. Loius zamanında Paris'te aynı isimle -Juenes de Langues- dil okulu kurmuştu. Osmanlı ve Doğu dillerini öğrenen gençler elçilik ve konsolosluklarda hizmet verecekti.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.