Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Bugünkü balkon konuşmasını balkondan değil, Balkanlar'dan yapacak Alina.. 😆
Araplar
Ancak Arap milliyetçisi kimseler, "Araplara dokunmadığın müddetçe, bize ne Pomakların, Boşnakların ve Türklerin durumundan!" demektedirler. Cevabımız şudur; şayet Fransa veya İtalya, Bulgarların Balkanlar'da yaptığı gibi, Kuzey Afrika Araplarını Hristiyanlıştarmsya karar verseler, Türk-Osmanlı devletinden başka buna engel olacak bir güç var mıdır?
Reklam
Merhaba kitapseverler #Kalbimsendekaldı#tarih#tasavvuf#roman#okudumbitti#ozlemli_kitaplar#alıntı "İyilikler Allah'ın bir hediyedir. Kötülükler nefsimizin eseridir. Kendini tanı! Tanımaya nefsinin yularını eline alarak başla! Makedonya'da, Balkanlar'da yaşamakta olan Türklerin Müslüman oldukları için onlara yapılan saldırılar ,eziyetler,müslüman Turklere dayatılan bu süreçte yaptıkları mücadeleleri ne kadar güzel anlatılmış. Müslümanlar göç ederken ailesini sürgünde kaybeden Yusuf' u bulan Boris arkadaşının emanetini alır ve ona kucak açar,evlatlık olarak kabul eder fakat çevrede Yusuf sevilmez çünkü Müslümandır. Boris' e de çevreden çok laf söz olur. Yusuf üvey kız kardeşine gönlünü kaptırır. Kızında gönlü Yusuf'a kayar fakat bu durumu babası Boristen saklarlar. Bir süre sonra Boris bu durumu öğrenir öğrenmez karşı çıkar. Yusuf Müslüman oldugu için istemediğini düşünürken diğer yandan bunlara bir anlam verememesi onu zorluyordu . Boris neden evlatlık aldı? Yusuf ' ne suprizler bekliyor? (Kitabın ilk baskısı Boris' in Sırrı isimli bir esermiş...) Boris,' in Sırrı neydi? Tasavvuf ağırlıkla işlenişi birde kurguya dönemsel tarih dokuları olması renk katmış,tat katmış. Şahsen ben çok beğendim . Sizlere de öneriyorum. Sağlıcakla,kitapla kalın @yediverenyayinlari @bilalcivelek_yazar
Ayşe Gül Kutlu Yılmaz
Ayşe Gül Kutlu Yılmaz
320 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Kalabalık bir ailenin öncülüğünde bir toplumun, günahsız ve iyi insanların, kötülükten ve ölümden beslenen ırkçılar tarafından gördükleri zulmün hikâyesi... Bosna Savaşı'nı konu alan kitap Çetniklerin masum ve savunmasız insanları katletmelerini, doğdukları topraklardan kaçmalarına neden oluşlarını anlatıyor. Bir ailenin fertlerinin birbirlerinden ayrılmaları, mülteci konumunda yıllar geçirmeleri, tüm dünya ve "büyük devletler(!)"in yapayalnız bıraktığı insanların bu gezegendeki bir avuç iyi insan tarafından yaşama tutunmalarına yardımcı oldukları, yaşanmış bir kitap. Kendim de bir Rumeli Türk'ü, Balkan göçmeni olduğum için içim kana kana okudum. Gözü doymayan, kötü insanlardan ne çektin be Balkanlar, ne yitip gittin be Rumeli, Balkan insanı... Savaşlarda yitip giden, memleketinden olan nice insanın anısına saygıyla. Unutmamak, unutturmamak gerek.
Elveda Saraybosna
Elveda SaraybosnaHana Schofield · Pegasus Yayınları · 2018142 okunma
Manastır'a "Küçük Paris", bazen de "Balkanlar'ın Paris'i" derlerdi o dönemde. Tiyatrolarının, gazinolarının, lunaparkının ışıkları geç saatlere kadar aydınlatırdı göklerini...
Sayfa 126 - Cumhuriyet Kitapları, 13. Baskı: Nisan 2010Kitabı okuyor
Yunanistan Doğu'yu Batı'dan ayıran hem coğrafi, hem kültürel bir fay çizgisi üstünde bulunur. Böylece bir büyük deprem kuşağı ve savaş alanındayız. On İki Ada Doğuluysa, Kefalonya (Yunan adası) hiç kuşkusuz Batılıdır. Anavatan ise aynı zamanda hem Doğulu, hem Batılı, ama bütün bütün ne biri, ne öbürüdür. Balkanlar, her zaman Büyük Güçlerin dış politikalarına alet olmuş, halklarının doğal tembelliği, geçimsizliği ve zalimliği yüzünden çok eski zamanlardan beri ileri bir uygarlığa öykünmeyi bile başaramamışlardır.
Reklam
Saraybosna, 1992-1996 arasında, tam 1425 gün boyunca kuşatma altında tutulmuştu. "Modern dünya" nın tam da böyle bir yer olduğundan habersizce, "Bu nasıl olabildi?" diye merak edenler, 2020'nin Suriye'sine veya Doğu Türkistan'ına bakabilir. Mahiyet itibariyle, değişen bir şey yok zira.
Adalet duygusu ve vicdan terazisi, eşlik ettiği her işi som altın gibi kıymetlendiriyor.
Aliya İzzetbegoviç'in dediği gibi
"Ne yaparsanız yapın. Her şeyi unutun, ama soykırımı unutmayın. Çünkü unutulan soykırım tekrarlanır!"
Reklam
Bulgarlar yenilgiyi ve olup bittiyi ister istemez kabul et­tiler. 10 ağustos 1913 Bükreş anlaşmasıyle Balkanlar kendi aralarında sulhü iade ettiler.
Sayfa 184
Cezayir olayı Osmanlı İmparatorluğu'nun uluslaşma sürecine yeni bir boyut ekledi: Batı düşmanlığı... Avrupa'nın müdahalesini kendileri için yardımcı, hattâ kurtuluş umudu olarak gören Balkan uluşçularının tersine, Müslüman halklar Avrupa'yı en büyük düşman olarak görmeye başladılar. Osmanlı yönetimi Cezayir'de hiçbir zaman, mesela Balkanlar'daki kadar güçlü olmamıştır. Eski devirde yerli halkın Osmanlı idaresine karşı aşırı bir bağlılık ve hayranlığı olduğu pek söylenemezdi, fakat Fransız işgali yerel ulusalcılıği aynı şekilde yok etmişti. Cezayir'in dışındaki Müslüman ülkelerde de yerel ulusalcılık yerini süratle İslamcı veya Osmanlıcı bir atmosfere terk etmeye başladı. 19. yüzyıl boyu, geçmişte veya halen Osmanlı tebaası olan Müslüman halkların arasında Avrupa düşmanı ve Osmanlıyı kurtarıcı olarak gören bir siyasal eğilim doğdu. Hattâ 19. yüzyılda ortaya çıkan laik Arap ulusçuluğu da zaman zaman Osmanlı İmparatorluğu'na karşı olmayan, tersine onun güçlenmesini arzu eden bir yol izlemiştir. Bu gelişmeler kendini kurumsal düzeyde de duyurdu, Hilafet kurumu Osmanlı devlet düzeninde 18. yüzyıl sonlarından itibaren 16.-17. yüzyıllarda olduğundan çok daha fazla önem kazandı.
Gerçekte ise, bugün, Türkiye’de fikir akımları arasında yerli ve mili olan tek fikir Türkçülüktür. Faydalı veya zararlı olsun, ötekilerin hepsi dışardan gelmiştir: Komünizm, bize, Rusya’dan aktarılmış ve bir vatan ihaneti halini almıştır. Milletlerarası Yahudi aleti olan Masonluk, Balkanlar yolu ile Türkiye’ye girmiştir. Bugün itibarda olan demokrasinin vatanı İngiltere, sonra Fransa’dır. Epey taraftarı bulunan iktisadi liberalizm ve devletçilik de yabancı köklüdür. Bir zamanlar gazetelerde ve Meclis içinde taraftarları görülen Faşizm, İtalya ve Almanya’da doğmuştur. Hatta bugün Türklerce benimsenip milli bir hale gelmiş bulunan müslümanlık bile aslında Türk köklü değildir. Türk köklü tek fikir, tek ülkü yalnız Türkçülüktür. Bu bakımdan da milli şuurumuzun gelişmesi nisbetinde büyüyecek, güçlenecek ve atılışlar yapacaktır.
Dışarıdan Gelmemiş Olan Tek DüşünceKitabı okudu
TUĞ
İnsanlık tarihine yön veren Türklerin zincirleri kırma zamanı gelmiştir. Yüzyıllar boyunca, barışın huzurun refahın güvencesi olan Türklerin yön vericiliğine insanlık muhtaç hale gelmiştir. Türk kültür ve medeniyetinin etkisizleştirilmesinin handikapını yaşayan özellikle bölgemiz ve dünya hakimiyetini kurabilmek amacıyla ulus devlet
.... Gelin Birazda Düşünelim: KÖLELİK Kölelik en genel tanımıyla, bir başka insanın “metası” olmaktır. Yani kişisel bir özgürlük ya da söz hakkı sadece sahibi tarafından belirlenmesi ve insandan ziyade “makine” olma durumudur. Dünyada uzun yıllar boyunca çeşitli şekillerde uygulanmıştır. İlk olarak yaklaşık 11.000 yıl önce ortaya çıkmıştır.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.