Metin okumak yerine niyet okumayı meslek edinen ve dahi içinde debelendikleri suizan-önyargı bataklığı sebebiyle okuduğu/dinlediği metni algılayamayan dava şampiyonu troller, bahsedilen etiketleme işinin de bayraktarları sayılırlar.
İrfâni geleneğimiz, hakikatin bilgisine ulaşabilmek için öncelikle gerçek manada var olmayı, yani kendimizi şuur, ahlâk ve hikmet ile inşa ve ihya etmemizi ister. Haliyle var olma biçimi ve mertebesi, bilme yetisini ve süreçlerini de belirler.
Dil, kalbe tercümanlık yaptığı; inancın ve vicdanın pusulası olduğu veya düşüncenin tohumu ve meyvesi olduğu kadar fıtratın da habercisidir. Üstelik toptan insanlığa dair fıtratımızı ele verdiği gibi, her bir toplumun kendisine özgü sosyal fıtratını da gözler önüne serer.
Ârifâne sözler yangın yerine dönmüş gönüllere esenlik verir. Aynı söz, boşboğazların dilindeyken kırık testideki suya benzer. Ne içebileni olur, ne de el yıkayabileni...
Mistik söylemleri tekrarlayan Uzak Doğu orijinli ama Batı patentli kişisel gelişim kitapları Avrupa ve Amerika'dan sonra ülkemizde de yoğun ilgi görmekte. Aynı ilgiye talip oyan yerli ama mistik kalemler/diller ise köklü ve temiz mazisi olan Sûfi literatürü dahi kendi bağlamından kopartarak "fast-food tasavvuf" haline getirerek kapsül halinde muhataplarına sunmaktalar.