Bugün sabahtan beri aklımı kurcalayan bir efsane var, dedi. Bir yerde mi okudum, yoksa birinden mi duydum, hatırlamıyorum, ama tuhaf ve hiçbir şeyle uyuşmayan bir efsane bu. Öncelikle sarih olmadığını söylemem lazım. Bundan bin yıl evvel kapkara giyinmiş bir keşiş Suriye’de ya da Arabistan’da bir çölde yürüyormuş.… Yürüdüğü yerin birkaç mil ötesinde balıkçılar gölün yüzeyinde ağır ilerleyen başka bir kara keşiş görmüş. İkinci keşiş meğer bir serapmış. Şimdi bütün optik yasalarını unutun, belli ki efsane de tanımıyor bu yasaları, devamını dinleyin. Seraptan ikinci bir serap meydana gelmiş, ondan da bir üçüncüsü, öyle ki kara keşişin sureti sonsuza kadar atmosferin bir katmanından diğerine iletilmiş. Kâh Afrika’da görüyorlarmış onu, kâh İspanya’da, Kah Hindistan‘da, kâh Uzak Kuzey’de… Nihayet dünya atmosferinin sınırlarının dışına çıkmış ve sönüp gidebileceği şartlara bir türlü rast gelmeden tüm kainatı gezmeye devam etmiş. Belki şimdi Mars’ta bir yerde görünüyor ya da Güneyhaçı’nda bir yıldızda. Ama cancağızım, efsanenin en mühim ve en güzel tarafı şu ki, keşişin çölde yürüdüğü günden tam bin yıl sonra serap bir kere daha dünyanın atmosferine girecek ve insanlara görünecek. Ve güya bu bin yıllık süre dolmak üzere… Efsane doğruysa kara keşişi bugün yarın görmemiz gerek.
Sayfa 10 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları 7.BasımKitabı okuyor
314 syf.
9/10 puan verdi
Öyle tuhaf bir şey ki şu defaatle kez izlediğim ve ezbere bildiğimi sandığım kurguyu okurken şaşırmak ve heyecanlanmak! Filimleri izlerken yer almayan detayları Kitaplarda bulmak Genç bir kızın Öğretmenine duyduğu hayranlığı kitapta oldukça iyi düzeyde verilmiş filim de bu kadar net verilmemiş olsa da yine yansıtılıyordu Hermione hemen,
Harry Potter ve Sırlar Odası
Harry Potter ve Sırlar OdasıJ. K. Rowling (Robert Galbraith) · Yapı Kredi Yayınları · 201939,4bin okunma
Reklam
Kıyıda, taşın üstünde oturmuş denize bakıyor Kimse konuşmuyor onunla ne rüzgâr ne de izmir Gün bitiyor ve lacivert sözcükler çekiliyor susuşların ipek ağıyla...
Belli bir yaştan sonra ölümden dönmüş gibi başını dik tutmaya utanıyor insan, ya da bıkıyor, daha da kötüsü en pespaye haliyle görünmek istiyor, başını en pespaye haliyle dik tutmak da olacak şey değil. İnanmıyorlar. Ben inanıyor muyum sanki? Yitirdiklerim, sevdiklerim, her şeyin etraflarında dönmesinden hoşlanan insanlar; işleri gizli, kaşları çoğu zaman çatık, tedirgin, korkak, patavatsız, neredeyse merhametsiz, kupkuru, aslında öykünmeden ibaret sözde kalan dürüstlükleriyle, işlerine gelmeyen ve fazla zahmet gerektiren azimkâr bir gerçeği, boğucu yaz günlerinin sivrisineklerini kovalar gibi sürekli kışkışlayarak yaşayan insanlar... Ne garip, insanın, tıpkı eşyalar gibi, kimseye ait olmadığı, sanki kendine inat özgürleştiği bir an var, ama yaşanmayan, sadece adsız birilerinin çok uzaklardan düşünü gördükleri bir an; gücünün çevresindeki gerilimin ansızın dağıldığı, bütün denetimlerden, bütün göz hapislerinden kurtulduğu, el değiştirmesinin artık mümkün olmadığı, unutulduğu, yitirildiği belki de ümitsizliğin boşluğunda sürüklenip başkalarıyla kaynaştığı, başkalarına evlerindeki bir bitki, yanlarındaki bir hayvan gibi muhtaç olduğunu duyduğu zaman. Fakat gerçekte öyle bir an geliyor ki, sanki her insan, birazdan yemeğe oturulacağını söylercesine öleceğini söylüyor, ama kimse ölmüyor; zaman, bunu söylememiş, kendi dahil kimseye itiraf etmemiş olmanın verdiği sanki paylaşılan gizli bir korunma güdüsünün abartılan ya da küçümsenen önemliliğinde, her şeye rağmen bütün durağanlığıyla akıp gidiyor.
Sayfa 105 - Metis Yay.Kitabı okuyor
Ve ne kadar da güzeldir Ümitli insanların arasında gülümsemek Üstelik bir yaz günü denizin kenarında Dünyayı değiştirecek bir çocuk gibi hissetmek Belki de diyorum kendi kendime Bugün yapılacak en güzel şeydir Gücümün yettiği kadar koşabilmek Düşün ki bu günler bir daha gelmeyecek Yaşamak gerek Yaşamak gerek Murat Ali Ersan
ERKEK Ciddi mi diyorsun? Hiç fark etmedim. Oku­duğum kitapların etkisi belki de. Yani belki de ben de kendimi değiştirdim. KADIN Eski halinin biraz ukalası olmuşsun o kadar. Kendini değiştirmenin çok kolay olduğunu sanmıyorum.
Reklam
Belki de on altı yıl boyunca hayalini kurduğu cümle , bir kelebeğin kanat çırpışı gibi uçtu annemin dudaklarından … “ Şahiiiin … Gelirken ekmek al … “
Ayrılık, zorunlu ya da gönüllü, bir kopuşu, bir acıyı, kimi durumlarda bir vefasızlığı ve ihaneti imlese de, içinde daha geniş bir yaşama potansiyeli taşıyan bir insanlık halidir. Hepimizin belki de acıyla özgürleştiği, geçmişin değerini bulduğu, geleceği büyüttüğü bir beşinci mevsimdir. Hiçbir ayrılık gitmekle özdeş değildir.
Sayfa 60 - KırmızıkediKitabı okuyor
İnsanların çoğunun yılların getirdiği yorgunlukla çöktüğü görülüyordu. Hayaller kurarak yaşamış insanlar hayallerine hiçbir zaman ulaşamayacaklarını anladığı zaman yaşlanmaya başlardı. Çoğu böyleydi, belki yaşadıkları çağın getirisi belki de insanın yaratılışı gereğiyle bu durum böyleydi.
Reklam
İnsan belki de koca bir geç kalmışlıktır. Güneş doğup batmıştır binlerce kez ve insan uyanamamıştır.
Sayfa 25 - Mustafa Nezihi Pesen - Fırat ile Dicle’nin kavuşmasıKitabı okuyor
Konuşmak dediğimiz şey, piyano çalmak, resim yapmak, şarkı söylemek gibidir. Konuşabilmeyi bir yetenek olarak kabul edin, üzerinde çalışmazsanız, sesinizi açmazsanız, egzersiz yapmazsanız bu yeteneğiniz körelir. İyi bir konuşmayı çay tamamlar, kahve tamamlar, bir kadeh rakı, belki de hoş bir manzara... Fakat o konuşmada dürüstlük yoksa bir anlamı yoktur sarf ettiğiniz sözlerin.
85 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
bu kitabı okuyun. yolculukta, her bir bölümü tek tek düşünerek, birkaç kez okuyarak hatta, sindirerek.. sonra bir de bir göl kenarında, kuş sesleri ve rüzgârın eşliğinde tekrar.. bilmiyorum, basit gibi görünen sözcükler ve zaten bildiğim olaylar neden bu denli tesir etti? yazar Kuran'da geçen kıssaları kendince kısa ve öz, biraz şiirsel bir üslupla anlatmış. iki bölümü var kitabın, ilk bölümün adı "bir", ikincisi "çok". evet, vahdetten kesrete. zarif ve ince her şeyi sevdiğimizden belki de. zarif ve güzeldi kitaptakiler. zaman ayırmaya değer bence.
Hikayat
HikayatCemal Şakar · İz Yayıncılık · 201354 okunma
Gece, varlığıma çok erken çökmüştür belki de. Hayatım mahrumiyet ve hüzünle yaşanmaya mahkûmdur.!
Bir sürü insan toprağın altında. Acaba altında bir ölünün bulunmadığı tek karış var mıdır dünyada? Yoktur zannediyorum. Ölüler dirilerden fazla, lakin yaşayan insan dünya onun zannediyor. Yani ne büyük gaflet içinde yaşıyoruz biz. Dünyayı bizim sanıyoruz. Her ölen ölmeyeceğini zannediyor belki de. Oysa hep toprağın altında dedelerimiz. Ve sanki bir mezar taşına yazılmak için konmuş isimlerimiz...
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.