Berrin Öztürk

Berrin Öztürk
@berrincedays
Sabret,şükret,dua et..️️
Defne & Emma
"İnsan her şeye hâkim olduğunu sanıyor. Kutsal kitabınız Kuran'ı Kerim'de, "İnsan haddini aşmayı sever.' der. Kendi cehennemimizi yaratmamak lazım," dedi. Emma nasıl bir kadındı ki böyle? Ben kutsal kitabımızın ne dediğini bilmiyordum.
Sayfa 157 - AltınKitaplarKitabı okudu
Reklam
Emma
Sevdiklerimizi yitirmek derin travmalar açar ruhumuzda acı duyarız. Ama acımızı yok sayarız, ruhumuz onu taşımaya devam eder, ağırlaşır ve bir gün ummadığımız bir anda gün yüzüne çıkıverir. Eğer bunu atlatabilirsek sonrasında bu bizi çok güçlü kılar. Bunu atlatıp atlatmamak sadece bizim elimizdedir.
Sayfa 150 - AltınKitaplarKitabı okudu
Emma & Daphne
"Çok özür dilerim, akşamınızı mahvettim. Ne oldu anlayamadım," diyebildim. Gerçekten anlamamıştım! Yerinden kalktı, yanıma geldi, ellerimi tuttu. "Gözlerime bak!" dedi Baktım... "Arınman gerek," dedi. "Bana güven. Kapa gözlerini." Elleri yumuşacık ve sıcacıktı. Hipnotize olmuş gibiydim, çocukluğuma dönmüştüm sanki. Bir nehir yatağında suyla akıyor gibiydim. Babam, annem, abim, babaannem ve Nergis'le Yalova'daki evimizde, gülüyor, kahkahalar atıyorduk. Sonra Susan ve Eve, sonra Nihat bize katıldı, kahkahalar da dalga dalga nehir olup aktı. Güldükçe acılar, kederler, hüzünler, sevgiler nehir gibi akıp gidiyordu. Aktılar bir süre hep birlikte. Sonra her şey ve herkes sislerin içinde kayboldu. Sakinleştiğimi hissediyordum. Emma elimi bıraktığında kendimi bir tüy kadar hafiflemiş hissettim.
Sayfa 149 - AltınKitaplarKitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Defne ♤•°
Ne olmuş da böyle olmuştu ki? Yine kendimi, "Ondan neden uzaklaştım ya da niye o benden uzaklaştı?" diye sorgularken buldum. Aldığımız farklı eğitim, yetiştiğimiz farklı kültür ya da benim fazla bireysel davranışlarım olabilir miydi?
Sayfa 147 - AltınKitaplarKitabı okudu
Defne ♤•°
O an, orada köksüz ağaç gibi hissettim kendimi. Yanlış yere düşmüş tohum gibiydim; susuz kalmış, toprak bulamamış da kök salamamış gibi kök salmaya çabalamış, kök saldım sanmış ama ufacık bir rüzgârda devrilen o fidancıklar, o ağaçcıklar gibi.. Işte buydu belki de göçmen olmak! Kökten kopma durumuydu sanki.
Sayfa 143 - AltınKitaplarKitabı okudu
Reklam
Defne♤•°
Emma'nın evindeki ilk gecem pek iyi geçmedi. Arkadaki binada, sevdiğim ve beni sevdiğini sandığım insan başka biriyle birlikteydi. Hüzünlendim. Nihat'a âşık olmuş, hiç ayrılmayacağımızı, birbirimizi bırakmayacağımızı, bir olduğumuzu sanmıştım. Kendimi ona ait hissetmek istemiştim. Hep böyle sürecek sanmıştım ama yürümemişti. Nihat'la aile kuracağım derken yüzüme gözüme bulaştırmıştım, onu sevmiştim ama ilişkiyi yürütmeyi becerememiştim.
Sayfa 142 - AltınKitaplarKitabı okudu
Daphne ♤•°
Derinlerde bir yerde hüznüm ağırlaşacak diye korkuyordum. Hep bir yerlerde bir şeylerden korkuyordum. Aslında kendimle ve etrafımla yüzleşmekten korkuyordum. Yine sevdiklerimi kaybedeceğimden korkuyordum... Sevgisizlikten korkuyordum.. Kaçıyordum işte..
Sayfa 134 - AltınKitaplarKitabı okudu
Ömer ~☆
Her yerde yaralar yavaş yavaş sarılıyor, acılar kabuk bağlıyor,unutulmaya çalışılıyordu. Bense her geçen gün daha fazla kendimi Defne'ye karşı sorumlu hissediyordum. Garip bir duyguydu hissettiğim, özlem miydi, görev miydi, ortak bir geçmiş miydi,bilemiyordum. Dedemin deyimiyle, ekmeklerini yemiştik. Birlikte büyüdüğüm, en sevdiğim ama kaybettiğim arkadaşımın kardeşiydi o. Yapayalnızdı ve benim çocukluk hayallerimin Sarıkızı'ydı.. Bizi görmek istemediğini düşünüyordum o aralar. Bu da bende onu görme arzusunu körüklüyordu sanki.
Sayfa 79 - AltınKitaplarKitabı okudu
Ömer Batumlu ~☆
Bizimkiler yirmi altı hane, yüz kırk kişi olarak gelmişler Gökçedere'ye. Burası dağları, ulu ormanları, bol su kaynakları, dereleriyle aynı memleketleri Batum gibiymiş. Üstüne üstlük bir de yakınında şifalı kaplıcası varmış...
Sayfa 55 - AltınKitaplarKitabı okudu
Ömer Batumlu ~☆
Benim büyük dedelerim de aynen bunları yaşamışlar. Rus Harbi sonrası baskılar, zulümler çok artmış. Önceleri inançlarına sığınıp dayanmaya çalışmışlar. Baskılar çok artınca 1883 yılında binlercesiyle göç etmişler. Sunanoğlu ailesi derlermiş ailelerine. Arkalarında bıraktıklarının ne kadar önemli olduğuna bakamamışlar. Evlerini, topraklarını, yurtlarını, hafızalarını terk etmişler. Yanlarına alabildikleri bir iki kıymetlileriyle yeni bir yuva, yeni bir yurt edinebilmek için Anadolu'ya göç etmişler.
Sayfa 54 - AltınKitaplarKitabı okudu
Reklam
Dünya yüzünde, insanlığın var olmasından bu yana öyle veya böyle göç dediğimiz olguya hep başvurulmuş. Içgüdüsel olarak hayatta kalma mücadelesi veren insanoğlu, varlığını ve neslini sürdürebilmek adına hep daha iyi bir yaşam arayışı içinde olmuş. Çoğu zaman korkunç şeyleri yaşayanların hep başkaları olduğunu düşünenler, gün gelip o korkunç şeyler başlarına geldiğinde çareyi göçmekte bulmuş. Bazen ekmek, bazen toprak, bazen de canlarını korumak uğruna yaşadıkları yerleri değiştirmek zorunda kalmışlar. Salgın hastalıklar, kıtlıklar, kuraklıklar, savaşlar ve siyasi kararlar olmuş çoğu zaman da buna neden. Bazen de ellerinde inançtan başka hiçbir şeyleri kalmayıp bir köşeye sıkışmışlar ve zincirlerini kurabilmek adına, özgürlükleri için göç etmişler. Göçmen olmuşlar
Sayfa 54 - AltınKitaplarKitabı okudu
Daphne ♤•°
"Ne zaman geliyorsun, diye sordu. "Gelmiyorum amca," dedim. "İnsan yurdunda, vatanında olmalı," dedi telefonda. Amcama, "Vatan nedir ki?" diye sordum. "Vatan öncelikle topraktır kızım," dedi. "Üzerinde doğduğun onlara büyüdüğün yerdir. Ailenle, komşunla, eşinle, dostunla ektiğin, biçtiğin, ürettiğin, yediğin, içtiğindir. Ağladığın, güldüğün, konuştuğun, paylaştığındır. Aklında, fikrinde, hücrelerinde, hikâyelerinde sana iz bırakan, senden iz taşıyandır. Köklerimizin; dedelerimizin,ninelerimizin mezar taşlarının olduğu topraklarımızdır. Birikimlerimizdir vatan. Koruyan, kollayandır, korunan ve kollanandır." Amcam çok güzel anlatmıştı. Korunan ve kollanan da tamamdı ama ben korunmuş ve kollanmış mıydım ki? Hem insanın yurdunda olmaması yurdunu sevmiyor anlamı taşımıyordu ki!
Sayfa 51 - AltınKitaplarKitabı okudu
"Bir Afrika atasözü der ki, 'Yaşlı bir bilge öldüğünde bir kütüphane yanmış demektir,'
Sayfa 45 - AltınKitaplarKitabı okudu
Kenya...
Ne kadar şanslı coğrafyalarda yaşadığımıza şükrettik. Tüm bunlara karşın, gittiğimiz köylerde dinen ve bedenen komşunun komşuya, insanın insana hoşgörüsünü, saygısını gördük. Bir bebeğe, bir çocuğa dokunabilmenin, bir anneyi gülümsetebilmenin insanı ne kadar güzelleştirebileceğini yaşadık. Güvenliğin insan için ne kadar kıymetli olduğunu anladık. Adaletin önemine daha da çok inandık. Bilimin ne kadar önemli olduğunu kavradık. Doğaya saygının, doğanın dilinin ne olduğunu çözmeye çalıştık. Özgürlüğe giden yolun eğitimli toplumlardan geçtiğini gördük. Insan olmanın gerekliğini de öğrenip, Susan'la binlerce yıldızın altında, yanan bir ateşin başında birbirimize yemin ettik. Bir daha hiçbir şey için asla mızmızlanmayacağımıza ve bundan sonra elimizden geldiğince az tüketim yapacağımıza söz verdik. Merhameti yüreklerimize giydirdik, döndük..
Sayfa 42 - AltınKitaplarKitabı okudu
Bana sorarsanız işin özü, çocuk da olsanız ölümün ne anlama geldiğini görmek, acılarından ders çıkarmak. Ölümü görüp acıyı tattıkça hayata daha bir sıkı sarılıyor insan. Yaşamın aceleye getirilmemesi ve yaşamdan tat alman gerektiğini öğreniyorsun. Sevdiğin insanların kıymetini bilmen ve değer vermen gerektiğini öğreniyorsun. Kendi inisiyatifinle kontrol edemediğin şeyler için acı çekmemeyi ve beklenti içinde olmamayı öğreniyorsun. Günü sana verdikleriyle yaşıyorsun. Şükretmeyi ve mutlu olmayı öğreniyorsun..
Sayfa 38 - AltınKitaplarKitabı okudu
2.769 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.