Kitapta okuduklarıma inanamadım aklım almadı açıkçası.
Tüm bunların yaşanmış bir hikayenin olduğunu bilip okumak… inanın bu incelemeyi yazarken bile zorluk çekiyorum şu an. İnsan insana nasıl yapar hayretler içerisindeyim. Ha öyle ha böyle hepimiz bir yerdeniz işte neden bu kin nefret inanılır gibi değil. Karmakarışık duygular içerisinde yazdığım için karışık cümleler oldu sanırım. Bir soykırım gerçeği ile yüzleşmek isteyenler okuyabilirler bu kitabı…
Hayat kötü hatıraları uzatmakla değil, aksine bitirmekle anlam kazanıyor. Bundan böyle geçmişimle boğuşmam, kaçmam ya da kovalamam gerekmiyor. Çünkü önümde yeni bir hayat var ve iyileşen ruhumla yapışmalıyım her anına. Hem de bu anın tek bir an olduğu bilinciyle…
“Sen olan bu şatoya çöl diyeceğim,
Bu sese gece, yüzüne yokluk,
Ve sen bu kısır yeryüzüne düştüğünde
Hiçlik diyeceğim seni taşıyan şimşeğe…”
Yves Bonnefoy
“Bir pencere, bakmaya
Bir pencere, duymaya
Bir pencere, yeryüzünün yüregine ulaşan tıpkı bir kuyu gibi
Tekrarlanan mavi şevkatin enginlerine açılan…”
Füruğ Ferruhzad
“Bir nefes gölgesinden doğma bizler
Dolanıp durmaktayız terk edilmişliklerde
Bizler, yani sonrasızlıkta yitirilenler,
Kurbanlarız ,adamdıklarımızı bilmezcesine…“
George Trakl