Zamanı oy, sesini sakla ... unutulmasın
Tarih düşür her yazdığının allına
Aynaya bak, yüzünü göm ... unutulmasın
Bir gün küllerin savrulur nasılsa
Bence sen bir günlük tutmalısın
Solgun güller kurutarak yapraklarında
Yağmurda yürü, izini koru ... unutulmasın
Toprağı eşeleyen çocukların avuçlarına
Şimdi şehirlerin yalınkılıç yalnızlığındasın
Geçtiğin kırmızı, durduğun yeşil... unutulmasın
Dimdik önündesin bir fotoğraf karesinin
O fotoğrafta hiç sarı kullanılmasın
İyi çocuk ol, acınla büyü... unutulmasın.
Saatin kaç olduğunu biliyor musun?
Duvarda çiviye asılı bir takvim sallanıp duruyor
Her sabah birileri gelip,
Bir yaprak daha koparıyor ondan görünmez elleriyle.
Üç gündür yağmur yağıyor
Yakıyor artık ellerimi kitaplarım.
Dışarıdan zincirleme silah sesleri geliyor...
Sylvia Plath'ı arıyorum, mezarında buluyorum
konyağını yudumlarken
Bana daha bir incelmiş, ne bileyim daha bir güzelleşmiş gibi geliyor
Thank you very much! diyorum ve jetonumun soluğu tükeniyor
Geç oldu, çok geç oldu kalbim
Uzaklara bakılmayan bir durak mı kaldı
Ufuk çizgilerine açık bir kıyı
Ama bir türlü gelmedi beklenen
- Kalbim, neydi ki beklenen
Belki ölümün özgül ağırlığı
Geç oldu, çok geç oldu kalbim.
Bugün oturdum ölümü düşündüm
Kirli, acı bir su gibi yürüdü içime
Dokunduğum, gördüğüm her şeye sindi
Ürperdim, korktum ve biraz şaşırdım
Bugün oturdum ölümü düşündüm
Yağmur altında ya da karanlıkta
Bir başıma kalmış gibi...
Saatin kaç olduğunu biliyor musun?
Duvarda çiviye asılı bir takvim sallanıp duruyor
Her sabah birileri gelip, bir yaprak daha
Koparıyor ondan görünmez elleriyle.
Üç gündür yağmur yağıyor
Yakıyor artık ellerimi kitaplarım.
Dışarıdan zincirleme silah sesleri geliyor...