Allah'tan duamız, müslümanlara yine o eski ulu günlerdeki gibi düşünme gücü ve özelliği vermesidir ilkin. İlkin ve her şeyden önce.
Doğru, insan zayıftır. Fakat, Allah güçlüdür. Ve öylesine güçlüdür ki, bu zayıf yaratığına en çetin güçlükleri karşılama, hatta yenme gücünü bağışlar.
Reklam
Ve diriliş, bu yolun yolcusudur. Ve diriliş erleri, bu yolun yolcusudurlar. Yol, ne kadar çetin, çileli olursa olsun, Allah'ın yaktığı meşale, inkâr rüzgârları ne kadar güçlü olursa olsunlar, ne kadar şiddetle eserlerse essinler, bilinsin ki sönmeyecek, daha çok parlayacak, ve kıyamete kadar parlayacaktır.
Dünyayı yalnız kendisi için değil, hayvanlar ve bitkiler için de yaşanmaz hâle getiren, yalnız kendine değil, bütün hayvan ve bitkiler dünyasına da zulmeden, yalnız kendi hayatını değil, bütün hayvanların ve bitkilerin hayatını, denizleri ve gökleri zehirleyen insanoğlu, yeni bir yaşama anlamına ve düzenine, Hakikatin dirilişi, Hakikat Medeniyeti olan İslâm Medeniyetinin yepyeni ve taptaze bir şekilde dirilişi ile erecektir.
Dünyanın her tarafındaki müslümanlar, bir kaynaktan alınan bir avuç su gibi olmadıkça, ayni varoluş duygusunu paylaşmadıkça, hepsi ayni homojen bilinci taşımadıkça, şimdiye kadar kapitalizmin olduğu gibi bundan sonra da komünizmin esiri olmaktan kurtulamayacaklardır.
Ebedi gerçekleri bir yana itip günübirligin yankısında gönenen kişi veya toplum, ilk ciddi sınavda,başaşağı yuvarlanır. Ve bir daha doğrulmasıı bilmez. Düşünce ve duyarlğıı yeniden hakikat uygarlığının diriliş soluğuna ayarlamasını bilmeyen toplumlar için, gömüldükleri kabrin kapağı hiçbir zaman açılmayacaktır Sahte huzur ve rahatlarını fedâ etmeyenler, gerçek huzura asla kavuşamayacaklardır.
Reklam
İlham
O, âdeta yorulmak nedir bilmeyen dehanın ibda ve inşa aşkıdır.
Sayfa 161 - Diriliş YayınlarıKitabı okudu
Yeniden, düşünme yolunu açmak zorundayız. Bıraktığımız noktalardan hareket ederek, her alanda, vecd ve aşka yoldaşlık eden, seher sarhoşluğuyla mest bir akılla, çıkarsız ve küçük hesapsız, şerefli düşünme yoluna; mümine, müslümana yaraşır, çok cepheli ve boyutlu, vahyin koruması altında, Kur'an sancağı gölgesinde, ezbercilik ve taklitçilikten arınmış gerçek düşünme yoluna girmek ve her alanda bu düşünüş tutum ve davranışıyla donanmış olmak zorundayız. Bu, bizim için hayat ve memat meselesidir.
Sayfa 158 - Diriliş YayınlarıKitabı okudu
Ruhun vehimlerinden, kalbin hafakanlarından, aklın saplantılarından, bizi vahiy izinde düşünme kurtarır ancak. Kur'an'ın ruhumuza ve aklımıza verdiği genişlikte buluruz ilerlemeyi ancak biz insanlar.
Sayfa 157 - Diriliş YayınlarıKitabı okudu
Düşünme, sadece bir kuvvet değildir; ayni zamanda bir kudrettir. Onu darlaştıran Batı, onu hiçleştiren Doğu, iki uçtur. Doğru ve orta yolsa, ona gerekli onuru bağışlayan, Kur'an'ın İslam'ın yoludur. Ruhun aydınlığından aklı mahrum eden Batı, gayrı insanî bir hayat kurdu. Aklı hayattan koğan Doğu ise, bir süre sonra kendini hayattan mahrum buldu. Oysa akıl, Rahman'ın ışığıyla içten aydınlanmalıdır ki ifrat ve tefrite düşmeden, insanın Tanrı halifeliği görevini yerine getirmesinde, ilâhî ölçüleri doğru ve yerinde yorumlamada ve kullanmada işe yarar bir araç olsun, olabilsin.
Sayfa 157 - Diriliş YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Vecdimiz ve aşkımız, inancımız ve Allah önünde eğilmelerimiz, zekâmızı, aklımızı eğitir, onu ilâhî silahlarla, kalkanlarla donatır. Böylece, o, ruhumuza bir açılım, kalbimize bir gelişim, vaktimize bir uygarlık, varoluşumuza bir ışık ve bir aydınlık getiren ilâhî bir nimet olur.
Sayfa 156 - Diriliş YayınlarıKitabı okudu
Devlet adamı, düşle realite dengesini sağlamca kuran, hayallere değil, ideallere bağlı olan, realist olurken oportünizme düşmeyen, tarih ve şart ilişkisini kırmayan, zamanlamayı iyi yapan, kısacası, bir yandan, sanki kendisi yokmuş da yalnız devlet ve millet varmış gibi, bir yandan da, devlet ve millet kendisinin dışında değilmiş gibi, devlet ve millet yazgısı kendi alınyazısıymış gibi sorumlulukla, iradeyle, direniş ve dirilişle dopdolu olan, bir ödev için seçilmiş biridir. Adeta, millet kaderi için seçilmiş biridir O. İsterse bu seçiliş, kimi zaman bir kurban seçilişi gibi olsun.
Sayfa 153 - Diriliş YayınlarıKitabı okudu
Kendi mevkii, ünü, malı, ya da çocuklarının, ailesinin, hizip, klik ve partilerinin hasis çıkarları ya da aşağılık gururları uğruna Millet ve Devlet hayatından ödün veren devlet adamlarının, yöneticilerinin bulunuşu, bir Millet için talihsizliklerin en karası bir talihsizliktir.
Sayfa 151 - Diriliş YayınlarıKitabı okudu
Bütün hayatı kahramanlıklarla geçen, Haçlıları bir çok kez yenip krallarını, kumandanlarını esir eden, İslâm kalelerini onlardan geri alan Harput Artukîlerinden Balak Gazi, bir kuşatmada, kaleden atılan bir ok göğsüne saplanınca, oku göğsünden çekmiş ve şehitlik mertebesine yükselirken: "Bu ok benim değil, İslâmın bağrına saplanmış bir oktur" demiştir. Bununla o kahramanın kendisini İslâmla bir tutmak gibi bir büyüklenmeye kapıldığını sanmak büyük bir aldanış olur. Bu, gerçek devlet adamının, hakikî millet yöneticisinin ve büyüğünün, “millet şuuru"nu gösteren, tarihin alnına yazılmış, unutulmaz ve unutulmaması gereken bir sözüdür. Ve bu sözün bilinmesi ve unutulmaması kadar, doğru yorumlanması da önemlidir. Balak, ya da diğer söylenişiyle Belek Gazi, demek istiyor ki; "Bu ok bana atılmadı. Benim ya da kişilerin ne önemi var? Düşman şuurludur. Ve onların hedefi, şu, bu kişi değil, İslâm Milletidir. Onlar oklarını, kumandan ya da, başlarının kalbine saplarken, maksatları, İslâm Milletini başsız, yöneticisiz, kumandansız bırakmaktır. Bu sebeple, onlara atılan ok, gerçekte İslâm Milletinin kalbine saplansın istenmiştir. Evet, devlet adamı, Balak Gazi gibi, varlığını, Millet varlığında fâni gören kişidir.
Sayfa 150 - Diriliş YayınlarıKitabı okudu
Osmanlı Döneminde bir Millettik. Hem de büyük bir millet. Şimdi, bu millet zorla bir kabile, ya da kabileler yığını yapılmak istenmektedir.
Sayfa 149 - Diriliş YayınlarıKitabı okudu
974 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.