Her şey aydınlık, her şey rahattır. Yalnız hepsinin yüzünde garip bir can sıkıntısı ifadesi vardır. Elle tutulmayacak kadar ince, asla yırtılmayacak kadar sağlam bir ağ halinde onları saran bu can sıkıntısı...
Yaşamak bir can sıkıntısı mıdır Ömür Hanım?
Sayfa 79 - Ömür Hanım'la Güz KonuşmalarıKitabı okudu
Reklam
"Gündüze gönül genişliği bahşederek aydınlık verdi, geceye can sıkıntısı vererek onu karanlıklarda yaktı."
yüzün şimdi . . yorgunluğu, sadeliği, can sıkıntısı ve yumuşaklığıyla tüm dünyaya eşit.
Beyaz Ölüm Kuşları
sonra bir gün anneler de ölür böcekler ve kertenkeleler ölür boşalır suyu havuzun kum seddi yıkılınca sivrisinekler ve kâğıttan kayıklar ölür * sonra o gün çocuklar da ölür * biz hepimiz önce küçük bir çocuktuk
Reklam
gökyüzü parçasında önemli bir yer tutan şu beyaz buluta benzetiyorum kendimi Olric: esen rüzgâra göre biçim değiştiriyorum. Hafif, beyaz ve yuvarlak bir Turgut’um ben. Pamuk gibiyim: köşelerimi kaybediyorum yavaş yavaş. *Birbirlerine can sıkıntısı yüzünden kötülük etmeye çalışırlar; benzemediklerinden değil. Bizim gibi basit insanların zor anlayacağı soyut kavramlar üzerinde tartışırlar önce, Olric. *Hükümet Konağı eski bir bina Olric. Çünkü kapısı ortada. Bayındırlık Müdürlüğü gibi yeni bir bina olsaydı kapısı yandan olurdu. En yeni binalardaysa kapının nerede olduğu belli değildir Olric. Henüz kasabalara böyle yenilikler girmiyor. İnsan ruhunu sıkan simetriden kurtulmak için yalnız, kapı yana alınıyor. Şimdilik tahsisat bu kadar. Bu yan kapılara da güvenilmez. Vatandaşa onları da kaparlar. Vatandaş hangi kapıdan mı girer Olric? İlk bakışta zor anlarsın onu sen. Vatandaş olmadan o kapıyı bulmak güçtür. Meydandaki banklardan birine oturdu. Sırtımızı bir banka dayadık, yüzümüzü güneşe verdik, eshabı mesalihin memurların karşısında ter döktüğü bir günün bu saatinde dalga geçiyoruz. Biz de geçtik o yollardan Olric. Kefaretimizi ödedik. Şimdi düşünüyorum da... diye başlayan sözler vardır ya: işte ondan. İnsan gerçekten anlayamıyor; anlatabiliyor ancak.
Can sıkıntısı , hiçbir inanç uğruna yaşamayıp hiçbir inanç uğruna ölmeyenlerin çektikleri azabın adıdır.
Emil Michel Cioran
Emil Michel Cioran
Gerçekten de, kanımca can sıkıntısı denince ne zevkin tatmin ettiği, ne de üzüntünün açıkça bozduğu katışıksız mutluluk arzusundan başka bir şey anlamamak gerekir. Bu arzu, az önce belirttiğimiz gibi, asla tatmin olmaz, gerçek zevki bulmak da olanaksızdır.
Torquato Tasso ile Koruyucu Ruhunun Konuşması
Eli sıkılık, sersemlik, günah, yanılgı Gövdemizi işler, yer tutar içimizde, Besleriz o cânım pişmanlıkları biz de Bit beslediğince dilencilerin tıpkı. Günahlarımız inatçı, gevşek tövbemiz; İç döker, acısını çıkarırız bol bol, Ve dönerken sevinç verir bize batak yol, Kirlerimiz pis yaşlarla yıkanır deriz. Kötülük yastığı üstünde sallar durur
Okura
Reklam
Bir noktada, zamanın ne zaman başladığı, dünyanın tam olarak ne zaman yaratıldığını hesaplamaya koyulmuşlar. On yedinci yüzyılın ortalarında İrlandalı piskopos Ussher sadece söz konusu yılı değil, başlangıç tarihini de hesaplamış: MÖ 22 Ekim 4004. Cumartesiye denk geliyormuş ( tabii ki). Bazılarına göre Ussher tam saat de vermiş - öğleden sonra altı civarı. Cumartesi öğleden sonra, bana kesinlikle inandırıcı geliyor. Can sıkıntısı çeken bir yaratıcı haftanın başka hangi gününde dünya kurup kendine yoldaş aramaya kalkışır ki ?
Deniz+kitap+şiir üçlüsünün iyi gelmeyeceği can sıkıntısı yok gibi... 🌊📚🙃
Yaşamak bir can sıkıntısı mıdır Ömür Hanım?
Her şeyi iyi yanından görmeyi kim öğretti bize? Acıyı görmeyen insan, umutsuzluğu yaşamayan, iliklerine dek kederin işleyip yaralamadığı bir insan, mutluluktan, umuttan, sevinçten ne anlar? Göğü görmeden, denizi görmeden maviyi anlamaya benzemez mi bu? Yaşamı düz bir çizgide tutmak tükenmektir. Yaşamak zorunda olduğumuz şunca yılı aykırı uçlar arasında gezdirip geçirmedikçe, alışkanlıkların sınırlarını aşmadıkça zaman zaman, yaşamak nasıl yenilik olur tükenmek değil de? Ve ben sonsuz bir düzlükte bir küçücük, bir silik nokta gibi eriyip gidiyorum. Seslensem kim duyar sesimi yalnızlıklar katından?
Şükrü Erbaş
Şükrü Erbaş
Mutluluk dediğiniz nedir ki? Biraz güvenlik, biraz da can sıkıntısı.
İnsan bir eksik sözdür. Benden hayata sunulmuş eksik sözler
Sayfalarca yazı okumam gerekli su dakikalar. Hece hece, hece içinde gizli duygu yüklü bir bilmece. Çocukluğumu anımsadım bugün. En sevdiği renk mor olan, tek hayali mor ve birbirine uygun etekli takim almaktan ibaret olan çocukluğumu. Güzel şeyler yazdigima yazabilecegime inanırdım. Okudukça inancım azaldı kendimi mevcut yazarların sanatcilarin zihnine biraktim. Hiç bir şey becerememis olanlara, olmasa da öyle yadsinanlara. Ben henüz doğmamış ruhun karmaşıklığı içindeyim bu hayati çoktan yaşayıp tüketmiş ruhun kaygisizligi takibindeyim, yaşamış mi yasamamis mi yaşamak nedir sormaktayim. yaşamak bir can sıkıntısı mıdır? Buna cevap arayan bir adamla bu soruya cevap aramaktayım. Ben ondan süzülen bir toz tanesinin yükü kadar uzaktayım. Hic benden gitmemis beni sevmiş ki ne sevmiş belki de hiç sevmemis alalade yürek sahibinin yanında sanki asırlardır yaşamaktayım. Bir tebessüm ,o duygu intiharı için kullandığı dudaklarına ne de çok yakışıyor. Belirsiz her an sallanan yeryüzünde hareketsizlige meydan okuyor. Ben beni bulmaktayim. Belki de beni buldum hiç bilmamis gibi yaşamaktayım. Bir monte karlonin son nefeslik bitisinde , bir hızlı tren içinde kalaballiklara karşı bisikletiyle , ruhum yadsiyor cevap bulamadigini, ateş ,parmagin baskısıyla yanan cakmagin ucunda, ben kanatları yanan ucagin yolcusu olma yolunda. Sen hep iyi ol. Ruhum güvendiğim ruha emanet sebebini sorma
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.