Kırılan kalbini değiştiremem belki yada bir özür ile dolduramam çatlaklarını,
affet diye çırpınamam sığ sularda,
beklerim belki biraz yada birazdan fazla...
Soğuk bir nefes gibiydi ciğerlerimi yakan bu duygular,
İçime çektiğim her nefeste biraz daha yanıyordu ruhumda bıraktığın izler,
Duygularımı yazdığım kalemler ağlardı kağıtlara,
Kağılardan yaptığım çiçekler gibiydi gönül bahçem, Gözlerimden akan yağmurlar eritiyordu sözlerimi,
Şimdi kalemler ağladı,
Çiçekler soldu,
Gözlerimden akan yağmurda eridi sayfalar ve soğuk bir nefes ile yandı duygular,
Ruhumun izleri bitirdi sözleri belki de biten sözlerim değil çürüyen kelimeler soldu kağıt bahçelerimin içinde...
Belki biraz yalnızlığın içerisinde yaşıyorsun bilmeden,
Bilmediğin bir kalabalık içerisinde yorgun bir yaşanmışlık duruyor hayallerinde,
Hayallerini kireleten bir anı ile yaşlanıyor ruhun,
Ruhunu yaşlandıran düşünceler içerisinden kaçmak yerine daha derine iniyorsun her gece gökyüzündeki milyonlarca yıldızı izlerken,
İzlediğin yıldızların ışıkları göz kapakların gibi ağır ağır güçsüzleşiyor her gece mutlu bir sabaha uyanmak üzere,
Ve güneş doğuyor yüzüne sıcacık ve aydınlık yarınlar gibi,
Sıcak yarınlar için yaşıyor zihninin en aydınlık köşeleri,
Zihnin gibi aydınlık geleceklere bakarken gözlerin.
İçindeyim bir yalnızlığın,
Yalan dünyada yanlış insanlar ile,
İçindeyim bir yalnızlığın,
Boş bir kalp taşıyan sol yanım ve düşlerin bile ağır geldiği bir rüya ile,
İçindeyim bir yalnızlığın,
Susmuş sokakalarda dolaşan bir avare gibi,
İçindeyim bir yalnızlığın,
Sonunda oynamadığım hayat rolünde bir figüran gibi,
İçindeyim bir yalnızlığın,
Hiçsizler meyhanesinde kelimelerin sarhoşluğu ile içindeyim bu yalnızlığın...
Dünümüz vardı sözlerimde,
Her günümü mutlu birer yarın için yazıyordum kağıtlara,
Yetmiyordu kağıtlar umut dolu yarınlarım için,
Birer söz bıraktım yeşeren yapraklara,
Son bahar rüzgarları savurdu kurak topraklara,
Yeşeren umutlar değil çürüyen yapraklarım vardı aslında,
Belki sağır olmuştu gözlerim yada artık görmüyordu sözlerim,
Kalbimde bir ışık vardı,
Ilık bir ışık saçıyordu göğsümden o ufacık umutlar,
Umutlarım tükenmedi yarınlara ama ışıklarım söndü yapraklar için,
Yapraklar döküldü, kalp soğudu, ışıklar söndü ve rüzgarlar süpürdü umutları,
Bir ben kaldı çıplak topraklarda, içi boş, düşü boş bir ben...
Eğer gidiyorsa bir insan öyle bir gidecek ki okyanusların içine ardında dönmek için kağıttan bir gemi dahi bırakmadan gidecek,
Eğer gidiyorsa insan kum saatlerinin içinden akmayacak zaman bir daha,
Eğer gidiyorsa ardında bir umut kırıntısı dahi bırakmadan gidecek o gidenler,
Eğer gidene zarar vermiyorsa kırdığı kalplerin ve umutların parçaları kalanlar yaşayacak yalnızlığın sızısını.
Bir takım insanlar yaşıyordu hayallerimizde,
Bir takım hayatlara bakıyordu gözlerimiz,
Bir hayattı beklediklerimiz,
Birer birer görünüyordu gönlümüzde yeşeren güller,
Yeşeren gönlümüzdü belki ve belki soluyordu kitapların arasındaki gül yaprakları gibi umutlarımız,
Bir takım umutlarımız vardı yarınlar için dünden hazırladığımız sevdalarımıza.
Kirli sözlerimiz ile doldurduk içimizdeki çöplükleri,
Bir sevda parçası ile temizlerdik umutlar bulaşan ellerimizi,
Öyle sıcak öyle terliydi ki güğsümüzdeki çamurlar göz yaşlarımız ile yıkıyorduk sözlerimizi,
Paylaşılacak hayatlarımız vardı ceplerimizde,
Yarım kalan sözlerimiz tamamlıyordu üstlerini,
Dünümüz vardı içimizdeki kirli ve çamurlu sözlerimizde,
Ve bir parça sevda ile temizledik ellerimizi,
Geçer dedik umut belirtileri.