Satsam Kim Alır...
Bir parça kokuşmuş bir etimiz var Bu kokuşmuş eti söyle kim alır Altınmış gibi de gayretimiz var Bu kokuşmuş eti söyle kim alır Bir çiçek değil pencereye konan Seccade değil secde etsin insan İçinde ne var dersen necis bir kan Bu kokuşmuş eti söyle kim alır Sorsak sahibine, dünya kıymeti Bir yumruk kadardır hacmi haşmeti Bari yense, yenilmez insan eti Bu kokuşmuş eti söyle kim alır Âteşbâz yoluna settir bu kalbin Ameli bozuk niyettir bu kalbin Kokuşmuş bir parça ettir bu kalbin Bu kokuşmuş eti söyle kim alır
Çiçek gibi insanların kabini kırdınız.
Yağmuru seviyorum diyorsun, Yağmur yağınca şemsiye açıyorsun... Güneşi seviyorum diyorsun, Güneş açınca gölgeye kaçıyorsun... Rüzgarı seviyorum diyorsun, Rüzgar çıkınca pencereni kapatıyorsun... İşte, bunun için korkuyorum; Beni de sevdiğini söylüyorsun...
Reklam
Çiçek açsın diye çabaladığımız şeylerin belki toprağı kurudur, belki de yanlış saksıdadır. Belki tüm çabamız sadece bizi yoruyordur. Kabullenmek lazım, görüneni görmek lazım.'
Arkama yaslanıp çiçek olmak işten bile değil de, uykum kaçtı, o bakımdan yani.. :) O da dilime vurdu galiba.. :)
Acıların kadar gülüşlerine de alıştım Ey dallarını kaldırarak geçtiğim hayat
İnsan bir kişiden hoşlanabilir. Ama aşkı hazırlayan o hüznün, o telafi edilmezlik duygusunun, o iç daralmalarının ortaya dökülmesi için, bir imkânsızlık ihtimali gereklidir (belki de bu yüzden, tutkunun kaygıyla kucaklamaya çalıştığı hedef, bir kişiden ziyade, aşkın kendisidir).
Sayfa 363Kitabı okudu
Reklam
Bir insanın niyetiyle ilgili gerçeği kendisine sorarak öğrenemeyeceğimizi ve muhtemelen fark edilmeden geçecek bir yanlış anlaşılmanın safça bir ısrardan daha zararsız olduğunu kavradığım yaşa kadar kaybetmediğim bir doğruluk aşkıyla...
Sayfa 301Kitabı okudu
Son derece zeki, her şeyi seviyeli bir bakış açısından gören, kimse hakkında kötü bir söz söylemeyen bir kadın, son derece önemli mektuplarınızı kendisine rahatlıkla teslim edebileceğinizi kendi söylediği halde cebinde unutur, çok önemli bir randevuyu kaçırmanıza sebep olur ve bir özür bile dilemeden gülümser; çünkü saatten hiçbir zaman haberi
Sayfa 284Kitabı okudu
İşte alnından yanaklarına süzülen Terin gözyaşı ile kavuştuğu İki gölgeli koyak gözlerin
Oysa senin de gönlünden geçer İlkyazda yurdumun dağlarında Rüzgarda ağaçlar gibi sallanmavı Dallarda çiçekler gibi açmayı Ve dalgalarını, kendi kıyılarına aldıran Mavi bir denize Sevgilinle bakmayı
Reklam
Alnının kuşandığı kırışıkları Sen bile farkında olmadan Dokudu terli bir gömlek içinde Sesi kısılmış bir hayat Gövdenin ısıttığı acılardan
"Aslında hiç önemli değil tabii." Bir refleksi andıran bu cümle, izzetinefis sahibi bütün insanların, en ciddi durumlarda da, en küçük olaylarda da, aynen kullandıkları bir cümledir; her durumda, bu örnekte de olduğu gibi, önemsiz diye ilan edilen şeyin aslında o kişiye ne kadar önemli geldiğini açığa vurur; bazen trajik bir cümledir bu; biraz gururlu her insanın, bel bağladığı son umut da elinden alındığında, ricası reddedildiğinde dudaklarından fırlayan ilk cümledir ve o zaman çok acıdır: "Ya! Neyse, hiç önemli değil, başka bir çaresini bulurum." Başvurmak mecburiyetinde kalması hiç önemli olmayan bu başka çare, bazen intihardır.
Sayfa 284Kitabı okudu
Sonra beyaza çalan bir kelebek Boşaltır kanatlarındaki yumuşaklığı Portakal çiçeklerine
Çünkü insan her söylediğini kendi icat etmez, özellikle de sosyal bir rolü yerine getirdiği anlarda.
Sayfa 133Kitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.