Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Galatasaray’ın kuruluş tarihi 1868’dir. Tanzimat ricali Mekteb-i Sultanî denen bu okulu niye kurdu? Belli ki yabancı dil eğitimi görmek lâzım. Bu yapılıyor İstanbul’da. Cizvitler, Lazaristler yani Saint George rahipleri, Benediktenler, gelmiş bir sürü okul açmışlar, millet çocuklarını bunlara yolluyor. Tanzimat’ın büyükleri düşünüyor: “Batılılık lâzımsa, onu da biz yapmalıyız.” O zaman Galatasaray kuruluyor.
"İlk Cizvitler Yahudi'dir. Batı Avrupa'yı iliklerine kadar ürküten Rus diplomasisi de Yahudiler tarafndan kurulmuş ve idare edilmektedir. Almanya'da șimdi hazırlanmakta olan büyük devrim de Yahudilerin ürünüdür çünkü bu ülkedeki tüm üst düzey akademik görevleri Yahudiler ellerinde tutmaktadırlar."
Reklam
Dinsel törenlerde baştan çıkarmayı kullanan, barokun dünyevi ve estetik baştan çıkarıcılığını kullanarak Roma Katolik topluluğunu kendine çeken, uçarılıkları ve kadınları kullanarak hatırı sayılı kişilerin aklını çelen Cizvitler bu tutumlarıyla büyük ün kazanmışlardı. Gerçekten de onlar. kitleleri baştan çıkarmaya dayanan, toplum ile kitlelerin arzusuna uygun strateji oluşturma düşüncesinin çağdaş anlamda ilk örneği oldular. Üstelik bu konuda başarısız kaldıkları söylenemez. Politik iktisadın ve üretime dayalı kapitalizmin soğuk cazibesini ortadan kaldırdıktan; sermayenin püriten çevrimini durdurduktan sonra yumuşak ve iyimser semiürjiye ve baştan çıkarmanın yumuşak teknolojisine meydan veren bir çağın; Katolik, Cizvit bir çağın başlaması mümkündür.
Sayfa 221 - AyrıntıKitabı okudu
"Bilim temel olarak dine karşıdır," demişti Monica bir keresinde. "İsterse tüm Cizvitler bir araya gelip bilim hakkındaki görüşlerini rasyonelize etsinler; bu yine de dinin bilimin temel tutumunu kabul edemediği ve bilimin içsel olarak dinin temel prensiplerine saldırdığı gerçeğini değiştiremez. Farkın olmadığı ve bir fark olmasına gerek olmayan tek alan ise nihai varsayım. Kişi, bir Tanrı var ya da yok varsayımında bulunabilir. Ama varsayımını savunmaya başladığı anda çatışma başlamak zorundadır." Organize dinden bahsediyorsun..." "İnancın karşıtı olarak dinden bahsediyorum. Yerine koyabileceğimiz çok daha üstün bilim ritüeli varken din ritüeline kimin ihtiyacı var ki? Din bilginin makul bir ikamesidir. Ama artık ikamelere ihtiyaç yok, Karl. Bilim düşünce ve ahlak sistemlerinin formüle edilebileceği daha sağlam bir zemin sunuyor. Bilim eylemlerin sonuçlarını gösterebiliyor ve insanlar kendileri adına eylemlerin doğru ya da yanlış olduğunu kolayca değerlendirebiliyorsa cennetin havucuna ve cehennemin büyük sopasına ihtiyacımız kalmıyor." "Bunu kabul edemem." "Çünkü hastasın...
Sayfa 161 - PdfKitabı okudu
Hristiyanlık da bu denkleme eklemlenen bir öğedir. Cizvitler, Japonların din değiştirmesi için canla başla çalışıyor, Hristiyanlığa geçmeyi çekici kılmak için Portekizlilerle ticaretin artacağı beklentisini körüklüyorlardı.
Sayfa 226Kitabı okudu
Latince 'missio'dan gelen misyon kelimesinin sözlükteki anlamı görev ve yetkidir. Misyoner ise görevli olan kişi anlamına gelmektedir. Kilise tarafından resmen vaaz için görevlendirilmeyi ifade eden misyon terimi, 16. yüzyıldan itibaren Cizvitler tarafından daha özel bir anlamda kullanılmaya başlanmıştır. Ignatius Loyola tarafından, Hıristiyan milletlerin kolonilere kilise görevlilerini göndermesini ifade eden misyon ve misyonerlik sömürge bölgelerinin Hıristiyanlaştırılması bağlamında kullanılmıştır. Kilisenin görevlendirdiği kilise temsilcilerine misyoner, bunların gittikleri ülkelere ise misyon denilmektedir". Hıristiyan inancına göre misyonerlik Hıristiyanlık dini ile beraber ortaya çıkmıştır. Hz. İsa kilisenin kurucusu olmakla birlikte aynı zamanda ilk misyonerdir. İsa Mesih'in Havarilerine verdiği en önemli görev de İncil'i bütün milletlere yaymalarıdır. Bu temel görev, dört temel İncil'de ve Yeni Ahid'de açıkça ifade edilmiştir.
Sayfa 112Kitabı okudu
Reklam
Kahramanın her dilde, her kültürde, her dinde olumlu çağrışımları vardır. İyi bir şeydir kahraman olmak. Sekizle on iki yaş arası çocukların hepsi kahramanlık öykülerinden hoşlanır. Bu kahramanın kovboy, futbolcu, asker, gangster ya da bale dansçısı olması önemli değildir. Çocuklar onlara hayranlık duyar, gündüzleri kahramanlık hayalleri kurar, geceleri rüyalarında kahraman olurlar. Gerek düzen güçleri, gerekse muhalefetin çeşitli güçleri, çocuklardaki bu karakteristik özelliği körükler, besler ve sömürürler. Yazarlarını kahramanlık öyküleri yazmakla görevlendirirler. Komünistler, halk düşmanlarıyla savaşan cesur çocuklar üzerine''öyküler yazarlar, kapitalistlerin sıfırdan milyarder olan kahramanları vardır. Cizvitler, ermişlerin yaşam öykülerini anlatırlar. Ulus devletler, kendi kurtarıcılarına tapınırlar. Sporcuların, aktörlerin, şarkıcıların menajerleri, temsilciliğini yaptıkları kişileri pazarlarken ço- cukları ve gençleri cezbetmeye dikkat ederler. Totaliter yönetim için, çocuğun zihnini bir kahraman aracılığıyla “ele geçirmek” ya da “rehin almak” son derece önemlidir. Çocuk, belirli bir değerler sistemini ve ideolojiyi, kahramanlar aracılığıyla sorgusuz sualsiz kabullenir, kendine mal eder. Yetişkinler olarak da, çoğunlukla çocukluğumuzdaki bağlılıklarımızı sürdürürüz.
David Livingstone (1813-1873) adını duymuş olabilirsiniz. Afrika'yı sömürüye açan misyonerdi. 1850'lerde, 3C diye bilinen "Christianity, Commerce and Colonialization" (Hıristiyanlık, Ticaret ve Sömürgeleştirme) sloganıyla geldi. 1891'de Nyasaland İngiliz sömürgesi olarak tescil edildi, 1907'de "Britanya Orta Afrika Manda İdaresi'ne (British Central Africa Protectorate) katıldı, 1964'te Kraliçe II. Elizabeth'in hükümranlığını tanıyan, nasıl oluyor- sa artık "bağımsız" bir devlet oldu. Bu arada Majesteleri ülkenin adını değiştirdi, "Malavi" yaptı, ve David Blair doğdu. Afrika'nın bizim geleceğimiz olduğunu seziyorum. Siz siz olun, gözünüzü Afrika'dan ayırmayın, yavrum. Sakın yanlış anlamayın, maddi çıkar anlamında değil, Afrika'da sahnelenen oyun ille de bir biçimde bize bulaşır, tedbiri elden bırakmayın anlamında söylüyorum. Cizvit misyonerleri daha 1500'lü yıllarda oradaydılar. "God"ın rızasını almak, "bölgede hızla yayılan İslam'ın önünü kesmek, dağınık kabileleri Hıristiyanlaştırmak için geldiklerini söylüyorlardı, oysa aynı Cizvitler 1521'de İspanyol yönetimine giren Meksika'nın gümüş yataklarını fiilen işletmekteydiler. O nasıl bir faciadır, sonra konuşuruz. Nyasaland'da da aynı şey oldu. "Misyoner"ler altın ticaretine daldılar, Fransızlar, Almanlar üşüştüler. Bölge halkı altın ve din savaşlarıyla helak oldu. Bir mim de Cizvitlere koyun, yavrum. Hangi üst akıldıysa artık Fethullahçıları harekete geçiren, Cizvitlerin örgütlenme modeli işlerini hayli kolaylaştırmış olmalı. Her neyse.
Himmler'in başında olduğu SS'lerin ise kendi başlarına dinsel bir anlamları vardır. Onlar, tıpkı Nazi ideolojisi gibi, "hiper bürokratik akılcılık ile Pagan, Hıristiyan ve Avrupa dışı kültürlerden alınan inançların" bir sentezidirler. Tarikatımsı bir organizasyon olan SS'ler, "Töton şövalyeleri, Cizvitler ve samuraylardan" esinlenerek oluşturulmuştur.
Sarayın asalakları halinde yaşayan tüm bu oyuncuları, dansçılar, müzisyenler, mutluluk şövalyeleri, fahişeler ve simyacılar, Cizvitler ve Yahudilerle birlikte o tarihlerde yerleşik, dar görüşlü, dar kafalı yüksek soylular ile henüz özgür olmayan, boğucu burjuva sınıfı arasında, ne oraya, ne de buraya aittir, aksine ülkeler ve sınıflar arasında oradan oraya atlayan, pırıl pırıl parıldayan uluslararası bir dünya, bayrağı ve vatanı olmayan belirsiz korsan grubudur. Bunlarla yeni, modern bir dönem, insanları savunmasız sömürmenin yeni bir sanatı başlar, onlar artık savunmasız insanları yağmalamaz ve posta arabalarını soymazlar, aksine sadece kendini beğenmişleri kandırır ve aptalları "hafifletirler".
Sayfa 38 - İş Bankası Modern Klasikler DizisiKitabı okudu
Reklam
Cizvitler, düşmanı şaşırtmak için en iyi yöntemin gizli mezhepler yaratmak, tehlikeli heveslilerin bu mezheplere koşmalarını beklemek, sonra da tümünü tutuklamak olduğunu biliyorlardı. Başka bir deyişle bir tuzaktan korkuyorsan, kendin kur tuzağını.
Sayfa 635 - Can Yayınları, 31.BaskıKitabı okudu
CİZVİT TARİKATI
Katolik kilisesinin en gerici ve savaşkan örgütlerinden biri olan cizvitler tarikatının üyeleri. Başlıca amacı katolikliğin pekiştirilmesi ve papalık gücünün sağlamlaştırılması olan cizvitler tarikatı "amaç, araçarı meşru kılar" ilkesine göre davranıyor ve yalanı, casusluğu, cinayeti ve çeşitli devletlerin iç işlerine karışmayı kullanıyordu. Çok büyük bir ölçüde sapkın mezheplilere karşı ilerici düşüncelere karşı baskıyı örgütleyerek ve bütün liberal hareketlere karşı tavır alarak engizisyonun faaliyetini yönetenler cezvitlerdir.
Kilise çağlar boyu, kadını, dünyanın bütün günahlarından sorumlu, iblisin kızı şeklinde sunmuş ve onun kafasını günah korkularıyla allak bullak etmişti. Ama Cizvitler şeytanca bir buluşla, Tanrıyı, çağın gereklerine uyarlamış, siyasi ve toplumsal egemenliklerini sağlama yolunda kadını ele geçirmiş, papazların buyruğuna sokmuştu.
Sayfa 348 - Amaç Temel YayınlarKitabı okudu
— Gidi papaz bozuntuları! Gidi Cizvitler! Durmayın gezdirip öküz yüreğini, tapın ona bakalım, çiğ çiğ yiyin, bu kadarı yetmez, daha da yobazlaşın, daha da aptallaşın!
Sayfa 267 - Amaç Temel YayınlarKitabı okudu
"Hristiyan Kardeşler, Kapüsenler, Cizvitler korkunç bir kampanya açacaklardır size, zira yalnızca bir ilkokul öğretmeni değil, aynı zamanda, Simon'u savunan, gerçek ve adalet çırasını taşıyan, ağzı mühürlenmesi gereken bir şeytansınız. Kısacası, direnmenize devam edin dostum, her zaman böyle akıllı ve yürekli kalın!"
Sayfa 237 - Amaç Temel YayınlarKitabı okudu
336 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.