Kitapları annemin bana aldığı pastaların ambalaj kâğıtlarıyla kaplıyorlar, okumaları bittikten sonra çatı katındaki küçük odada saklıyorlardı. Artık çocukluğum değil, annemle babamın kitapları yasaklı zamanlar yaşıyordu. Onlar için üzülüyordum. Ama anneme göre bir gün onların bu tutsaklıkları, yasaklıkları da bitecekti.
¶¶ Unutmak! ben büyüdükçe o benim çocukluğum ¶¶
Reklam
"benim için ağlama anam, mezara girmek üzereyken."
Sayfa 64 - kültür yayınlarıKitabı okuyor
Adalet teyze bizi başkalarından ayırmazdı. Ona göre başkaları diye bir şey yoktu. "Biz insanlar..." derdi, ben o insan hikâyeleri içinde gezen bir Selvi hayal ederdim. Diğerlerinin, başkalarının ya da işte o ötekilerin hikâyelerinde bir kahraman olduğumu düşünür dalardım uykulara. Ahh benim Adalet teyzem, biricik çocukluğum...
Boğuldum, boğuldum, boğuldum. Düştüğüm suyun içinde çırpındım, bana bir el uzansın istedim ve su yüzeyine çıkamadım. Gölgeler artık beni kurtaramazdı, bencil çocukluğum bulunduğu yerde mutluydu fakat o iki yanımdaki yüzün de suyun altında benimle beraber boğulduklarını gördüğümde kurtuluşum artık imkânsızdı. Sonuçlara katlanabilirdim lakin o sonuçlar, başkalarının da canını yakmasıydı. Nedenlere inanabilirdim lakin o nedenler, canımı fazlasıyla yakmasıydı.
Hüzün ve sevinç, insanların içinde yan yana, neredeyse birbirinden ayrılmayacak gibidir; fark edilmesi zor, akıl almaz bir hızla birbirlerinin yerini alırlar.
Reklam
Çocukluğumun yitip gitmesi değil ağladığım; çocukluğum da dahil her şeyin yitip gitmesi.
Sayfa 341 - Can YayınlarıKitabı okuyor
Yoksulluk ve hürriyet arasındaki ilişki
Fakir düşmüş bir ailede doğdum. Buna rağmen çocukluğum epeyce mesut geçti. Fakirlik, içimizde ve etrafımızda ahenk bulmak şartıyla ve şüphesiz muayyen bir derecesinde zannedildiği kadar korkunç ve tahammülsüz bir şey değildi. Onun da kendine göre imtiyazları vardır. Benim çocukluğumun belli başlı imtiyazı hürriyetti. Arkadaşlarımın çoğu gibi mektebe lalalarla, uşaklarla gitmedim. Ne yeni, süslü elbiselerim, ne su geçmez potinim, ne sıcak paltom vardı. Daima diz kapaklarım yamalı, daima dirseklerim biraz dışarıya fırlamış gezdim. Hiç kimse mektebe giderken bin türlü sıkı tembihle beni öpmedi, ne de akşamüstü yolumu dört gözle beklediler. Hattâ eve ne kadar geç gelirsem etrafımdakiler o kadar rahattı. Bununla beraber mesuttum. Bütün bu şeylerin yokluğuna karşılık hayatı ve sokağı kazanmıştım. Mevsimler, insanlar, hayvanlar, eşya en munis, en değişik yüzleriyle benimdiler.
Gel gidelim çocukluğum Ben bir şey anlamadım bu yaşımda Ne ekmeğin tadı var ne çiçeklerin kokusu Ben bir şey anlamadım çocukluğum
İnsanların benden aldığı tek şey çocukluğum.
Reklam
Birçok insanın barındığı bu evde sanki yalnız yaşıyordu.
"Neden iç içe geçmiş çoraplar gibi koridor boyunca yükseliyor çocukluğum? İnsan neden kayboluyor çocukluğunda? Kim bizi ele geçiriyor da o çocuk biz olmaktan bıkmazken biz o olmak için sadece kaybolmayı bekliyoruz."
Sayfa 37
"Kaygusuz başını beyaz yastıklar Çalmasın sahib'ol n'olur çocuğum Onu bir gece de benden çaldılar Uyanıp baktım ki yok çocukluğum."
İnsan , hayatta ne istediğini bilmeli . Anlıyor musun? Zor olan da budur sadece .
Resim