Pek çok varoluş mücadelesi, galibi olmayan, birinin kazancının diğerinin kaybı olduğu, toplamı sıfır olan bir oyundur.
Bir vadide her yıl aşağı yukarı aynı miktarda ot bittiğini ve bu otlağın 10 bin kadar tavşanı beslediğini, bu tavşanların da yeterince hızlı ve akıllı olmayanlarının ya da şanssız olanlarının yüz kadar tilkiye av olduğunu düşünelim. Zeki ve gayretli bir tilki ortalamadan fazla tavşanı silip süpürdüğünde, diğer tilkiler muhtemelen aç kalacaktır. Eğer tüm tilkiler aynı anda tavşan avlamayı başarırsa, tavşan nüfusu hızla düşecek ve gelecek yıl daha da çok tilki açlıkla boğuşacaktır. Tavşan pazarında ara ara dalgalanmalar olsa da uzun vadede tilkiler, her yıl bir öncekine kıyasla yüzde 3'ten fazla tavşan avlamayı beklemezler.
Dönüşüm sy.30: "kuşkusuz onlar da Gregor'un açlıktan ölmesini istemezdi, fakat onun yemek yediğini bilmekle yetinmek istiyorlardı, belki de kız kardeşi onların acısını azaltmaya çalışıyordu, çünkü gerçekten çok fazla acı çekiyorlardı." düşünelim. gregor öyle sansa da kız kardeşinin gregor'a yemek getirdiğini biliyorlar mıydı yoksa kız kardeşi okuduğumuz gibi tamamen gizli mi yapıyordu? gregor'a yemek getirildiğini biliyorlar mıydı gerçekten? ne de olsa kız kardeş bunu gizli ve onlar uyurken yapıyordu ve onlara söylemiş olamazdı gizlice yaparken. ötekileri gerçekten gregor'u aç bırakmıştı ve ona yemek getirildiğinden bihaberlerdi. gerçekten gregor'un düşündüğü gibi gregor'un açlıktan ölmesini istemezler mıydı? peki burada gerçekten çok fazla acı çeken kimdi? anne baba mı yoksa gregor mu?
deneyim Zehk...
" başkalarının hayatlarından ders alın,
insan bütün hataları,
tek başına yapacak kadar...
uzun yaşamıyor. " diyor Tolstoy.
biz ne kadar ders alıyoruz?
Söylemin aynı zamanda iktidarın hem aracı hem sonucu olabileceği, ayrıca karşıt bir strateji için engel, tökez, direnme noktası ve çıkış da oluşturabileceği karmaşık ve istikrarsız bir bütünü kabul etmek gerekir. Söylem iktidarı harekete geçirir ve üretir; onu güçlendirir ama aynı zamanda da yıpratır, zayıflatır ve onun silinmesini sağlar. Aynı
Fazlası değil böylesi.Beraber Kuran okuyalım,
namaz kilalım, Umreye gidelim, güzel aktiviteler
yapalım, kitap okuyalım, resimler çizelim,
gezmediğimiz yerleri gezelim, mutfakta güzel
yemekler pişirelim, birbirimizin hep mutluluğunu
düşünelim kötü enerjilerden hep uzak duralım
Şuan temsili olan fotoğrafların yerini ileride
gerçekleriyle doldurmakta nasip olur inşallah
Çevrenizde oluşan olaylardan, konusmalardan veya etkileşimden dolayi. Bir şahsı yanlış tanımlayıp ona karşi yanlış tutum sergileyebilirsiniz.
Geçmişte yaşamış Lider, Sanatçı, Bilik adami vb. gibi şahsiyetlerde topluma veya tarafa göre iyi veya kötü olabilir.
Bir yahudiden Abdülhamit Hanı övmesini beklemeyin veya Avrupalıdan.
Bir Türkünde ki bunu Türkiye vatandaşları için diyorum. Türklere genetik olarak evrimini tamamlayamamış maymunlar diyen Darwin'i sevmesi beklenmez değil mi?
Bilinçli bir birey kimin ne olduğunun farkına varmalıyız. Bunu yapabilmek icin önce kendimize ben kimim sorusu sorulmali.
Birseysel olarak ben sadece Müslüman bir Türküm.
Benim önemseyeceğim şahsiyetlerin siralamasıda.
Bu vatanın evladı olup hem Islama hemde Vatana en faydalı olandan en aza doğru sıralanır.
ama Ülkemizde benim gibi düşünenlerden ziyade Sadece Vatan kısmını ele alanlarsa olabilir ve Onlarında sıralaması farklı olabilir.
Siz veya ben bunun doğru olmadığını düsünebiliriz ama bunun mantıklı açıklamasıni yapamadığımız müddetçe hiçbir zaman sulh oluşamaz. Mantıklı açıklamalar yapabileceğimiz konuları düşünelim.
Yeterinden fazla düşmana sahip bir ülkede yaşıyoruz birde kendimizle uğraşmayalım.
Günün sonunsa birbirimiz için bu ruh bu bedenden çıkacaktir.
Iyi günler.
İslam öncesi çağda kız bebekler öldürülürken, kadınlar hiçbir hakka sahip değilken hayatın kadınlar için nasıl olduğunu bir düşünelim. Tıpkı köleler gibi,kadınlara da yasal kimlikleri olmayan aşağı varlıklar gibi davranılıyordu. Böylesine ilkel bir dünyada Hz. Muhammed'in kadınlar
için yaptığı sey son derece sıra dışıydı. Bir kadinin tanıklık yapabilmesi ya da kendi adına miras hakkı olmasi fikri, son derece şaşırtıcı ve hatta bazıları için akıl almazdı. Hıristiyan Avrupada da kadınların benzer haklara sahip olabilmek için on dokuzuncu yüzyıla kadar beklemek zorunda kaldıklarını unutmamak gerekir: O zaman bile kanun özellikle erkekleri destekliyordu.
Gittim bir ormanı dört ucundan tutuşturdum geldim
Burada bana göre bir şeyler vardı Oturdum
Bu ellerimi nereye koysam yakışmıyor
Dedim ki en iyisi kucağında dursun
Şu kravatımı çiviye as gel Sigaramı yak birlikte at arabalarını düşünelim
Sarı pirinçten pırıltılı koşumlarını düşünelim Bir zamanlar bilerek unuttuğum 'Küçük Deniz Sokağı'nı Denizi odun depolarını demli çayları Ben iyiyim bunlar da iyi şeyler sen nasılsın Kolların çıplak değildi ama hiç de zararı yoktu Bir gülünce tanıyordum sen değildin ne yapsam elimden gelmiyordu
Tanıyordum elimden gelmiyordu Yoksa ne güzel aklanacaktım
"Düşündüğümüz gibi konuşalım, konuştuğumuz gibi düşünelim. Konuşmamız yaşamamıza uygun olsun. Bir insanın yaşayışı sözleriyle uyuşmalı. Görüntüsüyle, sözleriyle aynı kalabilen insan, işte o insan, verdiği sözü yerine getiriyor demektir."
"Eşyayı dahi incitme" diyen bir medeniyetin mensuplarıyız. Su içtiği bardağı öpen Mevlevileri düşünelim. Ormana girerken, genç ağaçları korkutmamak için baltanın sapını bezle saran Yörükleri... Şimdi ise birbirlerinin küçük bir hatasını bekleyen ne çok insan var.
-
Kasaya geldiğimde renkli yara bantlarını görüyorum ve dayanamıyorum hemen alıyorum ama sonra nasıl oluyorsa o gün ben her yerimi kesiyorum bu Allah'ın beni sevmesinden mi kaynaklı yoksa benim manyak olmamdan mi?