Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
édouard levé diyor, “nerede oluyorsam olayım, hep yanımda oluyorsun. yok olup giden onlar, sense varlığını en çok hissettirensin.”
Doğmak başıma gelir Yaşamak beni uğraştırır Ölüm beni tamamlar…
Reklam
Yaşam bana sunuldu Ad bana geçirildi Beden bana dayatıldı
Mükemmele ulaşıldığına nasıl karar verilebilir ki? Bir ayrıntı daha değiştirilemez mi?
Kitaplardaki yaşam, ister belgelenmiş ister uydurulmuş olsun, sana gördüğün, duyduğun yaşamdan daha gerçek geliyordu…
Reklam
Mutluluk önümde gider Üzüntü beni izler Ölüm beni bekler
Doğmak başıma gelir Yaşamak beni uğraştırır Ölmek beni tamamlar
Yaşam bana sunuldu Ad bana geçirildi Beden bana dayatıldı
"Sen sonunda boşluktan başka bir şey bulamama tehlikesini göze alarak mutluluğu aradığın için öldün. Bulduğun şeyin ne olduğunu öğrenmek için bizim de ölmemiz gerekiyor. Ya da bizi bekleyen şey sessizlik,ıssızlıksa, bir daha hiçbir şey öğrenmemek için."
Reklam
"İntihar etmen ardında bıraktıklarının yaşamını daha yoğun kıldı. İç sıkıntısı diş gösterdiğinde ya da acımasız bir aynada yaşamlarının saçma taraflarıyla yüz yüze geldiklerinde, seni anımsıyor, varoluş acısını bir daha varolmama kaygısına yeğ tutuyorlar. Senin artık görmediğin şeylere bakıyorlar. Senin artık duymadığın şeyleri dinliyorlar. Senin artık söylemediğin şarkıları tutturuyorlar. Basit şeylerin verdiği sevinç onlara senin üzücü anının ışığında görünüyor. Daha önce görmez oldukları günü, kendi gecenden beri aydınlatan o kara ama yoğun ışıksın onlar için."
Ölümün dinginliği yaşamın acı dolu çalkantılarına üstün geldi.
Ölümünü açıklamak için yakınlarına mektup bırakmadın. Neden ölmek istediğini biliyor muydun? Biliyorduysan, neden yazmadın? Yaşamdan yorulduğun, senden sonraya kalacak izleri küçümsediğin için mi? Belki hiçbir şeyin açıklanmaması gerektiğini düşünerek, ölümünün gizemini korumak istemişsindir. İnsan kendini iyi bir nedenden ötürü öldürür mü? Sen öldükten sonra yaşamayı sürdürenler birbirlerine sorup duruyorlar da bu sorulara yanıt bulamayacaklar.
Ölümden çok yaşamdan tat almanı kendinden başka sağlayabilecek biri yoktu. Bir annenin hüzünlü çocuğunu elinden tutup onu eğlendireceğini düşündüğü nesneleri göstermesi gibi, birinin seni neşelendirmeye çalıştığı sahneler düşlüyordun. Bunun üstüne içinde uyanan tiksinti o iyi yürekli kişiyi kendinden uzaklaştırmak istemenden ya da onun sana göstereceği sevinç nesnelerinin yapısından değil, yaşama isteğinin dayatılabilecek bir şey olmamasından kaynaklanıyordu. Buyuran ister bir başkası olsun, ister kendin, sipariş üstüne mutlu olamazdın. Yaşadığını mutluluklar bir lütuftu. Nedenlerini anlayabiliyordun, ama onları yeniden canlandırmak elinden gelmiyordu.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.