Esasında seçmediğimiz tercihler, sapmadığımız yollardı hayatlarımızı çizen.
Bu gün Kıbrıs'a giderseniz. Rum dulların ve Türk dulların farklı alfabelerle yazılmış ama benzer bir talebi içeren mezar taşlarını bulabilirsiniz hala: Kocamı bulursanız, lütfen onu yanıma gömün.
Reklam
Nin aan dhul marini dhaayo la, diye düşündü: Dünyayı gezmeyenin gözleri yoktur.
Git!” diye uyarıyordu ses, ama niye? Dünya kaynayan bir kazandı, nereye varsa insan, hep aynı düşler ve düş kırıklıkları olacaktı.
"AŞK'ın hiçbir sıfata ve tamlamaya ihtiyacı yoktur. Başlı başına bir dünyadır aşk. Ya tam ortasındasındır, merkezinde, ya da dışındasındır, hasretinde..."
Reklam
"Sözün azaldığı yerde, yazı kâfiydi."
Geriye sadece Sancha kalmış; sırtında, kendisinden çok sevilenler ölmüşken hayatta kalmış olmanın verdiği yükle.
Mimarbaşı Sinan sadece bina yapmayı öğretmekle kalmıyordu onlara; aynı zamanda ruhlarındaki yaraları da tamir ediyor, çürümüş, viran olmuş kısımları da onarıyordu. Sabırla, sebatla…
Hiç kuyuya vurmuş yavru kaplumbağaları gördün mü? Bütün güçleriyle yürümeye devam ederler, ama istikamet yanlıştır. Onları denize, ait oldukları yere döndürecek bir ele ihtiyaç duyarlar.
Reklam
İyi ama arızalı olanları alıyorsun usta. Doğru mu? Sinan bir an durdu. Haklısın. En zekiler yahut en talihliler zaten kendi başının çaresine bakar. Bana kabiliyetli şaşkınlar gerek. Çıraklarımı dikkatle seçerim. Maharetli, akıllı lakin gidecek yeri olmayanları tercih ederim.
"Hak yolunda ilerlemek yürek işidir,akıl işi değil. Kılavuzun daima yüreğin olsun,omzun üstündeki kafan değil. Nefsini bilenlerden ol, silenlerden değil."
Zaman bir Nehir’di. Suyun kıyısında durmuş, akıntıyı seyrediyordu.
Kendini dünyanın dışına itilmiş hissetti. Her şey hem aşina hem tuhaftı. Kainatın büyüklüğü karşısında kalp atışları işitilmez olmuştu. Bir yaprak hışırdadı, bir kelebek kanatlarını çırptı. Cihan bu anı hayatı boyunca bir daha yakalayamayacağını anladı.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.