Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

yağmur

yağmur
@endulusteraks
zil, şal ve gül
Dünya üzerinde tüm değerler gibi ahlâki özgürlük de siyasi özgürlük de uğraş vermeyi ve savunmayı gerektirir. Yoğun uğraşların, sebatın ve de becerilerin meyvesi olacaktır. Özgürlüğü hak etmeyen hiç kimse özgür olamaz. Özgürlük ne bir hak ne de bir olgudur, o bir ödüldür. Mutluluk için en elzem, en büyük bir ödüldür. Bir manzara için güneşin ışığı neyse hayatın tüm olaylarında da özgürlük öyledir. Ayrıca ona ulaşamayan, hayatın tüm güzelliklerinden mahrum kalır. *Gerçek özgürlük için kusursuz bir öz hâkimiyet gerekir.
Reklam
"Her şey üç dilde yazılı: İbranice, Arapça ve ölüm." -Yehuda Amihay
“Modern Yafa 1948'de yeniden formatlanmış bir bilgisayar ya da sıfırlanmış bir saat gibi yeniden doğdu," diye yazmıştı Israilli bir kültür yorumcusu.İnsan ve yer adlarının İbranileştirilmesi siyonist projenin altmış yıl önceki başlangıcından beri önemli bir ögesi olmuştu. Artık ülkenin Arap tarihini ve kimliğini silecek ve Yahudi devamlılığını -Filistinliler daha sonraki, daha güvenli ve siyasi olarak bilinçli bir çağda “bellek katli” kampanyasının bir parçası olarak nitelemişti- vurgulayan dönüştürücü bir ölçekte yapılabilirdi.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Genelde Ürdün, Filistinlilere diğer Arap ülkelerinden çok daha iyi davranıyordu, onlara yurttaşlık vermiş, resmî belgelerde “mülteci" terimini kullanmayı bırakmıştı. Nisan 1950'den önce bile Kral Abdullah artık kendi denetimi altında olan, BM'nin 1947 tarihli bölünme planında büyük bölümü Filistinlilere bırakılan bölgenin bundan sonra Batı Şeria olarak anılacağını açıklamıştı. Resmî belgelerde ya da yazışmalarda “Filistinli” teriminin kullanılması yasaktı. Açık Filistinli niteliği olan derneklerin Nablus'taki Hayfa Kültür Derneği, Ramallah'taki Yafa Müslüman Spor Kulübü gibi, siyasi etkinlikler yürütmesi yasaktı. İsrail gibi Ürdün de Filistinlilere resmî yurttaşlık teklif etmişti ama İsrail gibi aynı zamanda Filistinli kimliğini yasadışı kılmıştı. Her iki ülkenin politikası da, “ortaklık ve eşitlikten çok denetim ve asimilasyon"un altını çiziyordu.
"Yeryüzündeki her yerli halk, kendini sömürgeleştirilmekten kurmak için en ufak bir umudu olduğu sürece sömürgecilere direnir," diye yazmıştı Jabontinski.
Reklam
İngiliz güçleri yaklaşık yirmi beş bin askeri olan iki ordu tümeninden oluşuyordu. İngilizler Arap köylerini, toplu para cezaları vererek ve gerillaların saklandığı söylenen evleri havaya uçurarak cezalandırıyordu. Cezalar ödenmezse hayvanlara el konuyordu. Portakal ağaçları ve bağlar sökülüyordu. Araplar trenlerin önünden giden bakım drezinlerine oturtularak ya da mayın saldırılarından korunmak için ordu konvoylarıyla birlikte kamyonlara bindirilerek canlı kalkan olarak kullanılıyordu. Kamyonlarda, bazı askerler yolculuğun sonunda çok sert fren yapıyor ve motor kaputunun üzerinden aşağı düşen Arap’-“pis Doğulu”- kayıtsızca ezerek öldürüyor ya da sakat bırakıyordu. “Kara mayınları varsa, bunlara çarpan onlardı [Arap mahkûmlar]. Çok pis bir numaraydı ama eğ leniyorduk,” demişti bir başka asker. Aramalar sırasında, askerler bir köyü kuşatıyor (genelde şafaktan önce) ve erkekleri tel kafeslere kapatıp arama yapıyorlar ve her şeyi mahvediyorlardı; tahıl stoklarını yakıyorlar, yiyeceklerin ve ev eşyalarının üzerine zeytinyağı döküyorlardı. Erkekler, şüpheli birisini bulduğunda başıyla işaret eden kapüşonlu Arap muhbirler tarafından ya da belgelerini kontrol eden İngiliz polisi tarafından taranıyordu. Lübnan sınırı yakınlarındaki El Bassa'da ve El Halil yakınlarındaki Halhul'da katliamlar yapıldı ama bunlar yıllar sonra ortaya çıktı.
Geçmişin ortak bir anlatısı yoksa da en azından gelecek için bir tane yazmamıza izin verin. -Filistinli yazar Odeh Bişarat
Tel Aviv'deki, siyonist değerlerin gururla aşılandığı seçkin Herzliya Lisesi'nin müdürü Haim Bograşov şöyle diyordu: Bütün bir kuşak boyunca çocuklarımıza boyunlarını bıçağa uzatmalarını, Safad'ın ölüleri gibi ölmemelerini, El Halil'in katledilmişleri gibi yok olmamalarını öğrettik. Artık bitti. Bizim için isyan zamanları geçti ve bir daha dönmeyecek ve bu yüzden direnmeden ölmeyeceğiz.
Sir Alan Cunningham, Britanya'nın son Filistin Yüksek Komiseri manda yönetiminin utanç verici şekilde sona ermesinden birkaç hafta önce çok güzel ifade etmişti.“Filistin'de siyaset yaparken karşılaştığım en dikkat çekici olgu, Arapların da Yahudilerin de sorunu ele alırken birbirlerinden hiç söz etmemesiydi," demişti. “Ve sanki birbirlerinin varlığını yok sayıyor gibiydiler."
288 syf.
8/10 puan verdi
·
16 günde okudu
Reklam
Ey can, haberin var mı ki cananın kimdir? Ey gönül farkında mısın ki mihmanın kimdir? Ey ten, türlü hile ile kaçmak yolunu arıyorsun; halbuki o seni çekiyor. Dikkat et, seni arayan kimdir?
Mevlana Celaleddin-i Rumi
Mevlana Celaleddin-i Rumi
Yahudilerin istihbarat geleneğinin uzun yıllara dayanan bir geçmişi bulunmaktadır. İstihbaratı kuran ve yöneten kişinin Hz.Musa olduğu bile öne sürülmektedir. Eski Ahit'te Hz.Musa, Mısır'ı terk ettikten sonra 12 adamını Filistin'e yollamış ve ülkenin şartları, insanları, savunması, tarım alanları ile ilgili bilgi toplamalarını istemiştir; bu kişilerin getirdiği bilgiler bir toplantıda tartışılmış ve değerlendirilmiştir. Toplantının sonucu, düşmanın çok güçlü olduğu şeklinde çıkınca Hz. Musa 40 yıl çölde yaşamayı seçmiştir ve Filistin'e geri dönülememiştir.
Koruyucu Hat Operasyonu sırasında, İsrail bilerek sivil yerleşimleri ve sivilleri doğrudan hedef almanın yanında, Gazze'de "pudra bombası" denilen tungsten, nikel, kobalt, demir alaşımlarından oluşan bir bombayı kullanmıştır. Şifa Hastanesi'nin doktorları, kullanılan silah sonucunda insanların bedenlerinin eridiğini iletmişlerdir
391 öğeden 31 ile 45 arasındakiler gösteriliyor.