Ordu, 1. Dünya Savaşı'nın ilk dönemlerine göre çok zayıf hale düşürülmüştü. Ordu birçok cephede adeta mahvedilmişti. 1. Dünya Savaşı'na neredeyse iki buçuk milyon askerle giren koca Osmanlı İmparatorluğu, 1917'de Sina Cephesi'nde ancak 43 bin kişilik bir kuvveti zorla ayakta tutabiliyordu. Savaş yakın bir gelecekte
Sayfa 120 - Kırmızı Kedi YayıneviKitabı okudu
"Bu sırada Sultan Mustafa, tahtta rakipsiz kalmak için, Selim III. ile Şehzade Mahmud'un öldürülmesini emretti. Kaatiller harem dairesinde ibadetle meşgul olan Sultan Selim'e alçakçasına saldırdılar. Silahsız olmasına rağmen Mustafa III.'ün oğlu, kendisini cesaretle müdafaa etti. Kaatillerinin çoğunu yere serdi. Fakat Nizam-ı Cedit çalışmalarında olduğu gibi hayatının son dakikalarını müdafaada da yalnız kaldı. Sonunda hançerler altında can verdi."
Sayfa 88
Reklam
Bir ben kalmışım Rüsvay,malamat,üryan!
Enver Paşa, Moskova'da büyükelçi olarak bulunan Ali Fuat (Cebesoy) Paşa'ya Mustafa Kemal hakkında şu sözleri söylemiştir: "Mustafa Kemal mükemmel bir erkân-ı harp subayı, zeki, cesur ve iyi bir komutandır. Ben, 1. Dünya Harbi'nde Harbiye Nazırı ve Başkomutan Vekili iken, bazı kanunsuz hareketleri oldu. Fakat hiçbirini resmiyete koyarak cezalandırılması cihetine gitmedim…"
Sayfa 114 - Kırmızı Kedi YayıneviKitabı okudu
Mustafa Kemal Paşa 20 Eylül 1917 tarihli rapora ek yapma ihtiyacını duyunca, hazırladığı ek raporu da 24 Eylül'de Harbiye Nazırı Enver Paşa'ya gönderdi. Ek raporda öne çıkan noktalar ise şöyleydi: "Sina Cephesi'nde toplam 43 bin kişilik bir kuvvetimiz vardır. İngilizlerin ise toplam gücü 70 bin civarındadır. Bu kuvvetle Filistin'in adım adım savunulmasından başka bir karar yoktur. Sina Cephesi'ne bir grup ve iki ordu karargâhı sığmaz. Ancak bu durum taarruz için geçerli olabilir. Savunmada düşmanı çok zayiata mecbur edecek tarzda hazırlık yapmaya acil lüzum vardır. Şimdiye kadar bulunduğum vaziyetler sebebi ile kimse bu konuda benim kadar tecrübe geçirmiş değildir. Sina Cephesi'ne benim komuta edebilmem için tecrübe eksikliği ve yeterlilik gibi bir görüşün ileri sürülemeyeceğini siz de teslim edersiniz. General Falkenhayn mayıs ayından beri, beş önemli yaz ayını bize kaybettirmiştir. General Falkenhayn'a ne askeri ne siyasi asla güvenim yoktur. Onun emri altında ve mevcut kararlar altında vazife yapmak vatanım için asla faydalı bir hizmeti vaat etmez. Falkenhayn asla Sina Cephesi'nde vazife alamaz. Arabistan Başkomutanlığı emri altında Sina'nın savunması yalnız 7. Ordu Komutanı'na ait olur. Ya da ben 7. Ordu'nun komutasından affolunurum."
Sayfa 110 - Kırmızı Kedi YayıneviKitabı okudu
Mecnun, Ferhat hepsi bir yana Enver Paşam bir başka sevmiş..
Reklam
Mustafa Kemal Anlatıyor
"Ben 1. Dünya Harbi'nin müttefiklerimiz için iyi netice vereceğine itimat etmiyordum. Fakat emrivakiden sonra bulunduğum cephelerde harbi başarıya ulaştırmaya çalıştım… Başkomutan Vekili Enver Paşa, her hareketinde bir ordu mahvederdi: Sarıkamış'ta olduğu gibi… O ve arkadaşları zaten daha evvel Türk milletini ve ordusunu tabii
Sayfa 99 - Kırmızı Kedi YayıneviKitabı okudu
Nîzam-ı Cedit düşmanlığı
"Ulemayı bu yıkıcı çalışmalarında devlet işlerinden uzaklaştırılmış bazı vezirler desteklemekte idi. Bunlar padişahın, o devrin deyimiyle, vükelâ ile devlet işlerini görüşmesine kızıyorlar ve "Şah vakıf gerektir ahvale... Vükelâya kalırsa vay hale" sözü ile Selim III.'e yakın adamlarını çekemediklerini anlatmış oluyorlardı.
Sayfa 79
"Eğer Lâle devrinde Avrupa ile başlıyan bu yakınlaşma devam etseydi, hiç şüphesiz Osmanlılar, Batılıların müspet tesirlerini çok çabuk kabul edeceklerdi. Fakat Patrona Halil isyanı ile (1730) batılılaşmak yolunda ilk kupür hasıl oluyor."
Sayfa 56
"Gerçekte, Lale Devri, her şeyden önce yeni bir yaşama anlayışının ifadesidir. Nedim, 'Gülelim, oynıyalım, kâm alalım dünyadan' misraı ile bu anlayışı gösterir."
Sayfa 55
Reklam
Enver Paşa'nın 15 Şubat günü Cemal Paşa'ya gönderdiği mesajda; Mustafa Kemal'den İtalya harbi esnasında Bingazi'de bulunarak Arapları pekiyi idare etmiş olan komutan diye övgüyle söz etmesi, sanki ikili arasındaki ilişkilerin düzelmeye başladığını gösterir gibidir. Ancak yine de Enver Paşa'nın gözü Mustafa Kemal
Sayfa 90 - Kırmızı Kedi YayıneviKitabı okudu
Hicaz'a karşı girişilecek hareketi planlamak üzere Şam'da Enver Paşa'nın başkanlığında bir toplantı düzenlendi. Mustafa Kemal Paşa bunun için 26 Şubat'ta Şam'a gitti. Ancak bu toplantıda Hicaz'a yeni kuvvetler gönderilmesi fikrinden vazgeçildi. Hicaz'daki birlikler geri çekilecekti. Ahmet İzzet Paşa'nın Doğu
Sayfa 89 - Kırmızı Kedi YayıneviKitabı okudu
Enver Paşa'nın Mustafa Kemal'e bakışını Ali Fuat (Cebesoy) şöyle değerlendirmiştir: "Enver, Mustafa Kemal'i kendisine rakip olarak görür ve onu kıskanırdı… Zaman zaman Mustafa Kemal'in pervasız, fakat haklı uyarmalarından adeta endişe duymuştu. Sonra onun parlamasını, kendi şöhretine gölge düşürür korkusu ile hiç istememişti… Çanakkale'de yaptığı birbirinden parlak savaşlar ister istemez onu halkoyuna duyurmuş ancak, Mustafa Kemal'e Çanakkale'yi ve dolayısıyla İstanbul'u kurtaran komutan, diyememiştir… Enver bir gün dostlarına; Mustafa Kemal haristir. Ne verseniz az görür, daha fazlasını ister. Kolordu Komutanı yaparsınız, Ordu Komutanlığını ister. Ordu Komutanı yaparsınız, Harbiye Nazırlığı'na talip olur, demiştir… Belki doğrudur. Fakat Mustafa Kemal'in ihtirası şahsi değildir, vatana hizmet aşkıdır… Fakat şunu söylemek gerekir ki, aralarındaki geçimsizlik ve rekabete rağmen, Enver Paşa Mustafa Kemal'in istikbali ile oynamamıştır."
Sayfa 74 - Kırmızı Kedi YayıneviKitabı okudu
Mustafa Kemal ile Enver Paşa arasındaki ilişkiler zaman zaman gerginliklere sahne olmuştur. Kendisinden iki yıl kıdemli olan Enver Paşa ile Mustafa Kemal'in farklı dünyalara ait oldukları ortadaydı. Birbirlerine saygı duymakla beraber, pek sevgi duydukları söylenemez. Enver Paşa ne kadar "hayalci" olduysa, Mustafa Kemal her zaman "gerçekçi" olmuştur. İkisinin de belki de tam olarak ortak oldukları nokta, ikisinin de "lider olma", diğer bir deyişle "güç odağının merkezi" olma niteliklerine ve arzusuna sahip olmalarıdır. Ancak, ikisinin farklı liderlik niteliklerine sahip olduğu ortadadır. Mustafa Kemal Paşa, daha sonraları bu konudaki düşüncelerini şöyle açıklamıştı: "Enver işin ayrıntılarına inmezdi. Karar ve planların nasıl uygulanacağı ona göre yalnızca ayrıntıydı… Ordu içinde önce bir taburun, sonra bir alayın komutanlığını yaparak adım adım ilerlememişti… Sonuç olarak bir tümene ya da bir kolorduya emir verirken uygulanması için neler yapılması gerektiğini düşünmediğinden, bir tepeyi ele geçirilmesi için emir veriyormuş gibi davranırdı. Sarıkamış'taki felaket bu yaklaşımın sonucuydu." Buna karşın, 16. Kolordu Komutanı Mustafa Kemal, Edirne'de bu konuda şunları yazmıştı: "Emirlerin yazılmasına gelince, emir uygulanabilir olmalıdır. Bir emir verilirken, emir veren kendisini astın yerine koymalıdır." Bu nitelik, komutanlar için vazgeçilmez bir niteliktir.
Sayfa 73 - Kırmızı Kedi YayıneviKitabı okudu
Başkomutan Vekili ve Harbiye Nazırı Enver Paşa, Çanakkale Savaşları'nın yakından komutasına pek karışmamıştır. Ancak, cephenin personel, mühimmat, malzeme ve yiyecek ihtiyaçlarının karşılanmasında mevcut imkânlar içinde en iyisinin yapılmasına çalışmıştır.
Sayfa 70 - Kırmızı Kedi YayıneviKitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.