"Çok mu aşıksın ona?" diye sordu. Genç kadın bir süre karşılık vermeyerek gözlerini manzarada dolaştırdı. Sonunda "Bilebilsem!" dedi.
Lord Henry başını salladı "Bilmek her şeyin sonu olur. Çekici olan olan bilememektir. Sis her şeye harika bir güzellik katar."
"Ya da insana yolunu şaşırtır."
"Bütün yolların sonu aynı noktaya çıkar ,biricik Gladys."
"Ya o nedir?"
"Hayal kırıklığı."
Genç kadın "Hayata attığım ilk adımdı o," diye iç geçirdi.
Aşkı hiçbir şey durduramaz; o ne kapı ne de sürgü tanır ve her şeyin içinden geçer. Başlangıcı yoktur, kanatlarını sonsuza dek çırpar ve engel tanımaz.
"Bir annen mi var?" Ağzımdan çıkar çıkmaz ne budalaca bir soru olduğunu fark ettim. Tanrım!
Gideon bir kaşını kaldırdı. "Ne sandın?" diye sordu alay ederek. "Falk amca ve Bay George tarafından üretilmiş bir android olduğumu mu?"
Çanakkale'nin hurafeye, yalana, abartıya, bulutlara, sislere, rüyalara, keflere, vavlara kısacası uydurma olağanüstülüklere ihtiyacı yoktur.
Kendisi olağanüstüdür.
İnançlılar bu olağanüstülükte birçok ilahi anlamlar, işaretler bulabilir. Hurafeye uydurmaya hiç gerek yok!
Uyduruk tarihle uyduruk gençlik yetişir. Uyduruk gençlik de güçlü yabancıyı 'efendi' bilen, işgalcinin elini öpen sömürge gençliği, büyüyünce de sömürge yöneticisi, sömürge politikacısı, sömürge öğretmeni, sömürge işadamı, sömürge yazarı, sömürge tarihçisi olur.