Ruhu unuttular. Ağaç tohumu unuttu. Bir bana bak, bir de kendine. Ben senden kaç milyon, kaç milyar kere büyüğüm. Ben nasıl senden çıkmış olabilirim dedi. Bir damlanın hacmine bütün bir kâinatın sığabileceğini anlatmaya çalışan ince ve girift adama deli dediler. Yaptığı iş bir iğne deliğinden bir deve geçirmeğe kalkışmak kadar gülünç oldu. İğne deliğinden deve geçer mi?
Geçer. Bir iğne deliğinden develer, dağlar ve denizler geçer. İğne deliği kadar küçük gözlerimizden nasıl bütün gökyüzü geçiyorsa öylece bir iğne deliğinden herşey geçer. Bir tohumda, gövdesi, dalları, yaprakları ve yemişleriyle bütün bir ağaç gizlidir.
Madde ruhun hizmetine girdiği anda kuvveti yüz binlerce kere büyür. O zaman bir teneke parçası bir süngüye ve bir çakmak taşı bir topa bedeldir. O zaman kemik çeliği yer ve kan ateşi yutar.
Gece trendesiniz. Herkes uykuda, siz uyanık. Tren birdenbire bir yıldırım hıziyle bir şehrin içinden geçer. Durmadığınız bir gar. Dönüyorsunuz. Siz dönerken sokakların ip gibi dümdüz ışıkları da karşınızda dönüverir. Her sokağı başka bir sokak takip eder. Bu sokaklarda yüzlerini hiç görmediğiniz ve görmeyeceğiniz insanlar. Bir pencerede bir kadın. Size doğru gelen bir araba. Hepsi bu kadar. Şehir bitti. Gene karanlık ovadasınız. Gidiyorsunuz. Bir daha hiç görmeyeceğiniz bu şehirden içinize akmış ne korkunç bir sır vardır. Zaten hayat bu değil mi? Hepimiz bu trende değil miyiz?