Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Feyfeysu

Feyfeysu
@feyfeysu
Matematik Öğretmeni
Lisans
Ankara
Aydın
30 okur puanı
Aralık 2020 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
240 syf.
·
Puan vermedi
·
23 günde okudu
Su Adamı
Su AdamıAleksandr Belyaev
8.1/10 · 3.516 okunma
Reklam
Feyfeysu

Feyfeysu

, bir kitabı okumayı düşünüyor
Evlenmeden Önce
Evlenmeden ÖnceDoğan Cüceloğlu
8.9/10 · 8,4bin okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Bu kısmın kurgu olmaması ürkütücü...
"Halk bir katille konuşmaktan heyecan duyuyor. Ünlü bir insanla temasa geçmek gibi bir şey bu. Manşon, Dahmer ya da Gacy de hayran mektupları alırdı. Mahkûmlarımıza evlilik teklifleri geldiği bile oluyor. Bazı kadınlar para gönderiyor, kimileriyse bikinili fotoğraflarını. Erkekler genelde adam öldürmenin nasıl bir şey olduğunu merak ettikleri için yazıyorlar. Dünya, gerçek bir katille tanışmaya can atan bir sürü beyinsizle dolu."
Sayfa 205Kitabı okudu
Reklam
Tarih kadınların çığlıklarıyla yankılanıp duruyor.
592 syf.
6/10 puan verdi
·
28 günde okudu
Bitmeyen Aşk
Böyle aşk var mı gerçekten? Yada bunun adı aşk mı bilemedim. Tüm hayatını bir kadına, onu bıkmadan usanmadan sevmeye adayan bir adam, çok güzel ve güzelliğinin farkında bir kadın. Her aşk hikayesi gibi güzel başlayan fakat devamında surekli imtihan olan sonsuz bir bağlılık ve aşk hikayesi... Kitabı okurken Kemalin melankolisinin bana geçtiğini hissettim. Bazen daraldım Allah aşkına kavusuyor musunuz, ayrılıyor musunuz napıyorsanız yapın ama yeter ki şu aranızdaki olay bir sonuca bağlansın diye kitabı karşıma alıp sitem ettiğim oldu. Sevişme betimlemeleri bol bu yüzden yetişkinlere uygun bir kitap diye düşünüyorum. Okunabilir bir kitap fakat ben bazen sıkıldım böyle aşkın ızdırabını diye başlayan sevimsiz cümlelerle okumaya devam ettiğim oldu. Ama tabi bu benim düşüncem siz belki hoşlanırsınız. Kitap aynı zamanda döneminin İstanbul'una siyasi ve toplumsal olarak yer veriyor. Kolay anlaşılan bir dile sahip. (Yazarın Kemal olduğunu düşündüğüm anlardan sonra kitap sonundaki açıklamayı okumak gülümsetti. Bunu düşünen bir tek ben değilmişim demekki.)
Masumiyet Müzesi
Masumiyet MüzesiOrhan Pamuk · İletişim Yayınları · 200841,4bin okunma
#Masumiyetmüzesi batağına düştüm. İlk 150 sayfayı çıkar en az 350 sayfadır aşk acısı okuyorum. Duygu yoğunluğundan öldüm ölücem. Feriha gibi baygınlıklar geçirmeme ramak kaldı. Kemal Füsun'un içtiği sigaraları yalamaya falan başladı durumu hiç iyi değil. Baya da saplantılı bir aşk olduğu içinde birisinin yasak gunlugunu okuyormuş hissi de veriyor. İyi ki kimse kimsenin aklını okuyamıyor. Kimsenin düşündükleri hakkında şu kadar bilgi sahibi olmak istemiyorum. Sevgili Orhan Bey, keşke bazı duygu ve düşünceler gizli kalsaydı da psikolojim yerden yere vurulmasaydı. Ayrıca Kemalin Orhan Pamuk olduğunu düşünmeye başladım. Bu kadar duygu yoğunluğu ve hastalıkli duygu, şahsen bir kadına taparcasına hastalıklı bir biçimde aşık olmadan nasıl hayal edilip yazılabilir bilmiyorum.Kitabın melankolisi bana da bulaştı. Lütfen şunlar kavuşsun artık ya. Kavuşmuyolarsa da bir sonuca bağlayın şu olayı artık yıldım ya 150 sayfa daha okuyacak gücüm kalmadı yeminle. Mutlu sonda bile gözüm yok. Dinleneyim diye okuyup bu kadar yorulduğum bir kitap yok. 🤦‍♀️😅
"Kemal Abi, tanıştırayım, kocam Feridun," dedi önemsiz bir ayrıntıyı hatırlar gibi yapmaya çalışarak. Gerçek birine değil de, tam çıkaramadığım bir hatıraya bakar gibi baktım Feridun dediği adama. "Biz beş ay önce evlendik," dedi Füsun, kaşlarını anlayış bekleyen bir bakışla kaldırarak. Elimi sıkan aşırı şişman damadın bakışlarından, hiçbir şeyden haberdar olmadığını anladım. "Oo, çok çok memnun oldum!" dedim ona ve kocasının arkasına saklanan Füsuna bakıp gülümseyerek. "Çok da talihlisiniz Feridun Bey Hem harika bir kızla evlenmişsiniz hem de kızın harika bir çocukluk bisikleti var."
Sayfa 292Kitabı okudu
Ne şiş yansın ne kebap tabi...
İskeleden uzaklaşan bir gemideki yolcu gibi, geçen her saniyenin beni arkada bıraktığım sevgilimden aslında uzaklaştırdığını bildiğim için, geçen dakikaların o kadar çok olmadığına kendimi inandırmaya çalışır, bu amaçla anlardan ve dakikalardan aklımda küçük desteler yapardım. Her saniyede her dakikada değil, ancak beş dakikada bir üzülmeliydim! Bu yöntemle beş tek dakikanın acısını son dakikaya kadar ertelemiş olurdum. İlk beş dakikanın geçtiğini inkâr etmek artık imkânsız olunca, yani geç kalma gerçek olunca, acı çivi gibi içime batar; can havliyle, Füsunun buluşmalarımıza hep beş-on dakika geç geldiğini düşünür (bunun ne kadar doğru olduğunu o sırada çıkaramazdım artık) ondan sonraki beşlik dakika destesinin ilk dakikalarında daha az acı çeker, az sonra kapıyı çalacağını, az sonra tıpkı ikinci buluşmamızda olduğu gibi, onu birden karşımda buluvereceğimi umutla düşlerdim.
Sayfa 181Kitabı okudu
118 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.