Distopik bir İngiltere’de geçen sembolizmle harmanlanmış farklı bir tiyatro eseriydi. Sade bir hikaye, sıradan karakterler var gibi görünse de çok daha derin bir anlamı vardı bence. Bir tarafta İngiltere’nin çıkarlarını her şeyin üstünde tutan genç, idealist bir müfettiş, diğer tarafta her şeyin ortasında çaresiz bir şekilde kalmış bir kadın ve yanında da kaybının verdiği acı yüzünden adım adım eriyen bir baba vardı. Kısacık bir zaman diliminde üçünün de hayatları iç içe geçmeye başlar. Haliyle birbirlerini etkilemeye ve birbirlerinde izler bırakmaya başlarlar. Müfettişin kendini ve öğrendiği ilkeleri sorgulamaya başlaması, kadının her şeyi bırakıp gitmeyi düşünmesi ve babanın kaybı yüzünden gerçeklerden uzaklaşması çok güzel bir şekilde yansıtılmış.