Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Kitaplarıngamzesi

104 syf.
10/10 puan verdi
Babaya Mektup
Babaya MektupFranz Kafka
7.7/10 · 40,7bin okunma
Reklam
Livaneli'nin Rüzgarlar Hep Gençtir adlı kitabına başladığımdan malum şu günlerde köyde evdeydik.Kitabın ilk bölümünün başlığı"Keçiler ve Koyunlar"ı okumaya başladığımda ben de oğullarımla keçileri sevip gelmiştik.Babannesinin Livaneli'yi "bu benim yavrum keçidir! Öteki çocuklar koyundur, onların büyük kuyrukları her türlü

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
"Köpeğe kemik atmakla iyilik yapılmış sayılmaz. Gerçek iyilik, köpek kadar açken kemiği köpekle paylaşmaktır..." Bu meşhur alıntı Jack London'un hayatını anlattığı Açlar Ordusu kitabından. O kadar sefil hayat süren yazar kendi tabiriyle Hobo(serseri) yaşamlarını tüm içtenliğiyle anlatmış.Kapı kapı dilenen,tren vagonlarinda oradan oraya savrulan,hapis hayatında tanık oldukları olaylar bazen hüzün,bazen esprili şekilde anlatılmış. Umberto Eco'nun dediği gibi Mutlu insanın hikayesi olmaz diye,bu tabir Jack London'u anlatıyor, açlığı sonuna kadar yaşayan yazar 17 yılda 50 yi aşkın eser bırakmış,40 yaşında yakalandığı hastalığa yakalanarak evinde ölü bulunmuş.
İlk olarak "Kırmızı Pazartesi" kitabıyla tanıdığım yazar hatta okuyunca karakterleri bile unutamıyorsunuz(Santiago Nasar)yine kendine has üslubuyla karşılıyor bizi. Nobel ödüllü yazarın 26 yaşında yazdığı ilk eseri olan Yaprak Fırtınası 1955'te yazılmış. Yazarın Yüzyıllık Yalnızlık yapıtının da arka planını oluşturan bu eser lanetlenmiş bir doktordan bahsetmektedir. Roman, aynı aileden üç kuşağı temsil eden üç kişinin ( büyükbaba, kızı ve torun ) bakış açısından ve üç ayrı anlatıcının dilinden yapılan bir anlatım tekniği ile anlatılmıştır.Romanda belli bir son olmadığı gibi net bir sonuç veya çözüm de yok. Konu:Albay, albayın kızı ve torunu 25 yıl öncesinden başlayarak kendi geçmişlerini anıları ve duydukları hatırladıkları geçmişi anımsamaya başlarlar. Doktor bu 25 yıl boyunca bu kasabada hastaları iyileştirmeye çalışmış, hatta bir sevgilisi de olmuş ama en sonunda intihar etmiştir. Kısa bir kitap olan ve Kırmızı Pazartesi ndeki gibi sondan başlayan bu hikaye büyülü gerçekçilik akımının ustası Garciadan okuduğum 4.eseri oldu.
Reklam
Meyra... Bir Bosna Hikayesi,Srebrenitsa Katliamı Sinan Akyüz'ün okuduğum 5.kitabı oldu Meyra. Kaleminde hüzün,acılar,yaşanmamışlıklar,savaş,savaşın insanları getirdiği son nokta...dile geldiği kitabında Meyra'yı okurken âdeta katliamı içimde hissettim. Sahipsiz bir millet... Dağların bile dayanamayacağı kadar çok acı... Sırf Müslüman oldukları için komşuları tarafından katledilen binlerce insan... Bosna'da Boşnakların yaşadıkları, bütün dünyanın görmezden geldiği, Birleşmiş Milletler'in de desteklediği, Sırp ve Hırvatların Boşnak Müslümanlara akıl almaz, yürek dayanmaz yaptığı işkenceler, tecavüzler, aşağılamalar,katletmeler.... Okurken çok derinden etkilendiğim benim de anne tarafımın Boşnak olması ve o insanların yerine kendimi koyduğumda dayanamayacağımı anladığım ve yaşananların hepsinin maalesef gerçek olduğu bu katliam yakın tarihte hepimizin dünya devletlerinin yüz karası.
Albert Camus'la bir kere tanışınca yazarın diğer kitapları sizi etkisi altına alacak, Yabancı adlı eseri ilk okuyacağınız kitabı olsun. Tam da bu dönemde, tüm dünya bir salgınla mücadele halindeyken bu kitabı elinizden bırakmak istemeyeceksiniz.Çünkü olaylar o kadar güncel ki krizi fırsata çevireninden, kendini kurtarmaya çalışanına, ne hissettiğinden emin olmadan kendini adayanına kadar birçok karakter işlenmiş. Cezayir’in Oran kentinde bir veba salgını, insanların çaresizliği, biten umutlar, ölen aşklar... Yazar salgının insan yaşantısı üzerindeki etkilerini çok güzel anlatmış. Ve vebayı bir metafor gibi kullanarak , asla mücadeleyi bırakmamızı, Veba'nın sadece bir hastalık değil aynı zamanda bir kötülük olduğunu,ve kötülükle her daim savaşmamızı vurguluyor. Keskin bir gözlem gücünün desteklediği arı bir bilinçle Veba, yalnızca çağımızın değil, tüm insanlık tarihinin ortak bir sorununa değinir: "Felaketin yazgıya dönüşmesi."
Aslında başka bir kitaba başlayacaktım bugün.Albert Camus'un "Veba"kitabını aldığımda ülkemde böyle bir virüs yoktu. Sabahleyin Ahmet Ümit kitap önerisiyle karşılaştığımda tam zamanı dedim. Ne yapacağını şaşırmış,korku halinde kolonya, dezenfektan,makarna stoklayan milletimizin kitap da stoklayarak kitapların yok sattığını göreceğimizi ümit ederek "Veba'yı okuyup okutalım....
Okuduğum ilk Elif Şafak kitabı oldu,On Dakika Otuz Sekiz Saniye. Van'da başlayan İstanbul'da biten Leyla "Tekila Leyla"nın tüyler ürperten hikâyesine şahit oluyoruz. Çocukluğunda amcası tarafından defalarca tecavüze uğrayan Leyla'nın İstanbul'da tutunmaya çalışması,genelevden tam kurtuldu derken evlendiği kişinin siyasi olaylardan
Bu kitapta anlatılan masallar, sevgili Ahmet Ümit'in annesinden dinlediği masallar, annesi de küçükken bir masalcıdan dinlemiş.Dedesi kızının gönlünü hoş tutmak için bir masalcı tutmaktan çekinmemiş. Bu kitapta adından da anlaşılacağı üzere Masal İçinde Masal var.Şapkacı'nın, Müezzin'inDemirci'nin,Kuyumcu'nun,Köradam'ın anlattıkları ve Padişah ile Vezir onların hikayelerini dinlerken gece gündüz gittikleri yollarda her masal bir diğerine bağlı. İnsanoğlunun kişiliğindeki temel özellikleri öyle gerçekçi bir biçimde gözler önüne seriyor ki bu şeker tadındaki anlatıma hayran kalmamak elde değil. Çocuk kitabı gibi görünse de verilen mesajlar insanların hırsı, acımasızlığı, pişmanlıklar,kederle örülü insan doğasındaki bu huylar sonunda büyük bir pişmanlıkla karaktere hatalarını kabul ettiriyor. Ahmet Ümit aile yadigarı masallarını taşıdığı çıkınını büyük bir cömertlikle paylaşıyor okurlarıyla. 144 sayfa olan kitap çocuklara yatarken okumam içinde güzel bir anı olarak kalacak dünyalarında.
928 öğeden 871 ile 885 arasındakiler gösteriliyor.